Kulp adının çoğu kaynaklardan adını madenci topluluklar olan Khalib’lere dayandığını belirtirler. Kulp’a yerli halk "Başkale" de der. Bu ismin geçmişteki medeniyetlerin ilçeye kurdukları 'Kefrum Kalesinden kaynaklandığı rivayet edilir. Kulp adını ise bölgeye egemen olan "Kulpo" adlı bir derebeyinden aldığı sanılmakta idiyse de, bölge halkının kulp işçiliğinde çok ileri gittiği yapılan kazılardan anlaşıldıktan sonra ismin gerçek kaynağı anlaşılmıştır.

Kulp ilçesinde kırmızı renkli 'terra rosa' olarak da bilinen toprak türü ve ilçenin dağ eteğinin üzerinde olması sebebiyle Peya Sor (Pasûr) ismiyle anılır. Tarihte ilk yerleşmelerin kurulduğu yerlerden biri olan Kuzey Mezopotamya bölgesinde su kaynaklarının bol olduğu bir coğrafyada kurulduğundan cazibeli bir yerleşme olma özelliği süregelmiştir. Sümerler, Mitanniler (Huriler), Urartular, Kimmerler, Medler ve İskender’in hakimiyetine girmiştir. Bir süre Ermeni hakimiyeti de bölgede hüküm sürmüştür. MS 226'da Roma egemenliğine giren Kulp, 637 yılında ise Halid bin Velid tarafından ele geçirilmiştir. Bir süre Cizre'ye, sonra Diyarbakır'a ve Silvan'a bağlanmış, Şeyhoğulları, Büveyhoğulları, Mervanoğulları eline geçmiş, 1515 yılında burayı Osmanlılar fethetmiştir.

1540 tarihli tahrir defterinde Kulp, Diyarbekir Eyaletine bağlı 11 ocaktan biri olarak görülmekteydi. Daha eskilerde Muş vilayetine bağlı kalmış, 1927 yılına dek Lice sancağına bağlı bir bucak iken, aynı yıl ilçe haline gelmiştir.

20 Mart 2021 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan 3677 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı sonucunda ilçenin bazı bölümleri Muş'a bağlanmıştır.

Coğrafya ve ekonomi

İlçe ekonomisi coğrafyanın tarıma elverişli olmamasından ötürü hayvancılığa, arıcılığa, ipek böcekçiliğine dayalıdır. Bir kesim de Kulp Çayı’dan yapılan balıkçılıkla geçimini sağlamaktadır. Kulp balığı bölge de tatlı su balıklarından çok leziz olanıdır. Bölgenin dağlık olması büyükbaş hayvancılığı tetiklemiştir. Ayrıca ilçede dut ağaçlarının yoğun olarak bulunması sadece dut yaprağı ile beslenebilen ipek böceklerinin yetişmesine ve Türkiye’de 3.önemde ipek böcekçiliği yapılmasını sağlamıştır. Ceviz, küçük tatlı soğan, elma, armut ve bol miktarda üzüm de ilçede yetişmektedir.

İlçe de görülmeye değer yerler

Keferun Kalesi

Yaklaşık 600 veya 700 yıllık geçmişi bulunmaktadır. İlk başlarda Acemlerin elinde bulunan kale, daha sonra Rumların eline geçmiştir. Osmanlılar zamanında, Atabeylikler Rumelilerle savaşarak bu kaleyi almışlardır. Osmanlılar her tarafta adalet sağlanması için bu kaleyi de kendine bağlamıştır. Bu kale Mirek Mir Muhammed tarafından yönetilmiştir. Kale şimdiki görünüşüyle iki parça şeklinde ayaktadır. Göz tahminlerine göre kalenin yüksekliği 25 veya 30 metre civarındadır. Atabeyliklerden kalan tam 13 tane kuyu hendek bulunmaktadır. Bu kuyular taşın içine kazılarak yapılmıştır ve 4 metre derinliğindedir. Yöre insanı bunlara sarnıç demektedir. Bu sarnıçların içine yağmur suları dolmaktadır. Bu suyun üzeri ise tamamen çimenle kaplanır. İnsanlar bunu bir mucize olarak bilirlermiş. Bu çimenler suyu dış etkenlerden korumaktadır.
 

Telli Ağa Köşkü ( Surp Hagop Kilisesi )Telli Ağa Köşkü ( Surp Hagop Kilisesi )

Kulp’un doğusundaki Hasandin Dağı’nın yamacında ilçenin en güzel köylerinden biri olan Karabulak köyünde bulunmaktadır

Kanîkan mağaraları, Badikan mıntıkasındaki İmam-ı Gazali türbesi, Kale-i Ulya, Cikse kalesi, Büyük Kaya, Karpuzlu ve Konuklu mahallesi Çiçekli mezrasında bulunan tarihi kiliseler, Düzce mahallesinde oldukları sanılan İnkaya mahallesi, harabeleri olan Bahemdan mahallesidir. Narlıca mahallesinde bulunan şifalı su kaynağı ve Karabulak mahallesinde bulunan Telli Ağa kasrı ilgi çeken yerler arasında görülür.