Gordion Müzesinde sergilenen tarihi eserler, Yassıhöyük'te ( Gordion) 1950 yılında arkeolojik çalışmaları başlatan Rodney S. Young yönetiminde bir ekip tarafından ve Pensilvanya Üniversitesi, Arkeoloji ve Antropoloji Müzesinin sponsorluğu altında çıkarılmıştır. Gordion'da ( Yassıhöyük) arkeolojik yerleşim tabakaları aşağıdan yukarıya doğru Tunç Çağı (M.Ö 3000-1100) , Demir Çağı ve Frig Dönemi ( M.Ö 1100 -300), Büyük İskenderin zaferleri sonrası yaşanmış olan Helenistik Çağ (300 - 100) ve Roma İmparatorluğu Dönemi ( M.S 1.yüzyıl - 4.yüzyıl ) olarak tespit edilmiştir.Daha sonra bölgeye Selçuklu'lar Döneminde ( M.S 11.yy - 13.yy ) yerleşilmiş ve böylece Gordion'un 3000 yılı aşkın bir arkeolojik geçmişe sahip olduğu görülmüştür.
 
GORDİON MÜZESİ
 
1963 yılında Ankara'nın Polatlı ilçesine bağlı Yassıhöyük olarak tanınan 500 nüfusa sahip küçük bir köyün yanında kuruldu. Bugün Gordion Müzesi'nde kronolojik bir sergileme sunulmakta, her dönem karakteristik örneklerle temsil edilmektedir. Üç vitrinde Eski Tunç Devri eserleri, bunu takiben Kral Midas ile son bulan Erken Frig Dönemine ait eserler yer almaktadır. Bu eserler içinde Erken Demir Çağına ait el yapımı çanak-çömlekler, Erken Frig Çağına ait Demir aletler, tekstil üretim aletleri sergilenmektedir. Yeni sergi solonunda Panoramik vitrin içinde M.Ö. 700 yıllarına tarihlenen tahrip katına ait tipik bir yapı sergilenmektedir. Yeni salonun geri kalan kısmında M.Ö. 6 - M.S. 4. yüzyıla ait ithal edilmiş Yunan seramiği, Hellenistik Çağ ve Roma Dönemine ait malzemeler sergilenmektedir. Son bölümde ise ziyaretçiler Gordion'da ele geçen mühür ve sikke örneklerini izleme imkânı bulmaktadırlar.
 
MÜZE YERLEŞİM PLANI

 

       Teşhir Salonu

       Yeni Teşhir Salonu

       Frig Mozaiği

       İdare Bürosu

       Tuvalet

       Depo

       Laboratuvar

       Roma Mozaiği

       Galat Mezarı

       Konut (İkametgah)

       Konut (İkametgah)        

 
MÜZENİN GELİŞİMİ
 
Son yıllarda Gordion Müzesi'nin ziyaretçi sayısındaki büyük artış, burada yeni düzenlemeler yapılmasını gündeme getirmiştir. Bu çalışmalar içinde 180 m2'lik yeni depo binası, 150m2'lik ek teşhir salonu, 30 m2'lik laboratuvar ve 35 m2'lik görüntü ile bilgilendirme salonu, 5000 m2'lik yeni açık hava teşhir alanı yapıların belli başlıları arasında sayılabilir.
 
Yeni kazılan alan Friglerin mobilya yapımında kullandıkları sedir, kokulu ardıç, şimşir, sarıçam, ceviz ve porsuk fidanları ile ağaçlandırılmıştır. Bu yeni alana nakledilen Roma mozaiği ve Galat Mezarı yapılan işlerin bir bölümü olarak sayılabilir.
 
 
MÜZE TEŞHİR SALONLARI
 
ESKİ TUNÇ ÇAĞI
 
Yaklaşık olarak M.Ö. 3000'li yıllara (3000-2000) rastlayan Eski Tunç Çağı, Gordion'da yerleşimin bilinen ilk safhasıdır. Anadolu ve Yakın Doğu'da, aletler ve diğer araç gereçlerin yapımında kullanılan tuncun (bronz) üretiminde, en son teknolojik adımların atılması bu döneme rastlar. Daha eski bir dönem olan Neolitik (Yeni Taş Çağı) Dönemde ana malzeme taş kullanılmış ancak Gordion ve çevresinde bu döneme ait buluntulara rastlanılmamıştır. Gordion'a yakın bir başka höyük olan Polatlı höyüğü'nde de Gordion'dakilere benzer buluntular ele geçmiş, böylece Tunç Çağı'nın Gordion çevresindeki diğer mevkiilerde de kendini gösterdiği anlaşılmıştır. Sergide bulunan elyapımı seramik kaplar, özellikle gaga ağızlı testiler, Orta Anadolu Eski Tunç Çağı'nın tipik örnekleridir.
 
Yaklaşık olarak M.Ö. 3000'li yıllara (3000-2000) rastlayan Eski Tunç Çağı, Gordion'da yerleşimin bilinen ilk safhasıdır. Anadolu ve Yakın Doğu'da, aletler ve diğer araç gereçlerin yapımında kullanılan tuncun (bronz) üretiminde, en son teknolojik adımların atılması bu döneme rastlar. Daha eski bir dönem olan Neolitik (Yeni Taş Çağı) Dönemde ana malzeme taş kullanılmış ancak Gordion ve çevresinde bu döneme ait buluntulara rastlanılmamıştır. Gordion'a yakın bir başka höyük olan Polatlı höyüğü'nde de Gordion'dakilere benzer buluntular ele geçmiş, böylece Tunç Çağı'nın Gordion çevresindeki diğer mevkiilerde de kendini gösterdiği anlaşılmıştır. Sergide bulunan elyapımı seramik kaplar, özellikle gaga ağızlı testiler, Orta Anadolu Eski Tunç Çağı'nın tipik örnekleridir.
 
POLATLI HÖYÜK KAZILARI
 
Gordion-Yassihöyük merkez bölgesindeki Polatlı Höyük kazısı Seton Lloyd ve Nuri Gökçe tarafından 1949 yılında bir kazı sezonunda tamamlanmıştır. 21. Boya bezekli kap, P.T. Tespit edilen toplam 31 yerleşim katı M.Ö. 3000-1200'e tarihlendirilmektedir. (Erken, Orta ve Geç Tunç Dönemleri). Polatlı Höyük'ten çıkan ve Eski Tunç Çağma ait olan (M.Ö. 3. binyil) kapların büyük çoğunluğu Gordion eserleriyle mükemmel bir benzerlik gösterir. Bu örneklerden en ilgi çekici olanı arkeologlar tarafından DEPAS olarak adlandırılan uzun gövdeli, çift kulplu kadehler biçiminde olup, Kuzey-Batı Anadolu'daki Troya'dan Kuzey Suriye'ye kadar geniş bir alanda görülmektedir.
 
ORTA TUNÇ ÇAĞI
 
Anadolu'da Orta Tunç Çağı, Eski Assur Ticaret Kolonileri ve Eski Hitit Krallığı (M.Ö. 2000'li yılların ilk yansı) zamanı olup bu iki dönem sırasıyla Kayseri yakınlarındaki Kültepe-Kaneş ve Boğazköy-Hattuşa (Çorum ili) kazılan ile en iyi şekilde bilinmektedir. Gordion Müzesinde teşhir edilen bu döneme ait eserlerin çoğu, müzenin güneydoğusunda uzanan bir mezarlıkta bulunmuştur. Gömüler iri küplerin içine konulmuştur. Ana yerleşim höyüğünden çıkarılan hiyeroglif yazılı kil bir mühür baskısı (bulla), burada yaşayan insanların Eski Hitit hakimiyet bölgesiyle ilişki içinde olduklarım göstermektedir.
 
GEÇ TUNÇ ÇAĞI
 
Geç Tunç Çağı (M.ö. 1500-1100), başkenti Boğazköy-Hattuşa olan Hitit İmparatorluğu'nun Dönemidir. Bu dönemde, Gordion'un nasıl bir öneme sahip olduğu belirsizdir. Sergilenen çanak çömlekler çarkta yapılmış ve toplu üretilmiş olup diğer Hitit merkezlerindekiler gibidir ve bu nedenle, yerel ekonominin, Hitit hakimiyet bölgesi ile bağlantılı olduğunu ortaya koyar. Bu tür bağlantıların öne sürülmesinin bir nedeni de, Gordion buluntuları arasındaki üzerinde Hitit hiyeroglif yazıtlı mühür baskısı bulunan çömlek kulbudur.
 
Frig Dönemi(Demir Çağı)
 
Gordion'da Frig Dönemi M.Ö.1000 yıllarında başlar ve muhtemelen M. ö. 4. yy sonlarına kadar sürer. Hititceden oldukça farklı bir Hint-Avrupa dili kullanmış olan Frigler'in Anadolu'ya, Güneydoğu Avrupa'dan göç ettikleri sanılmaktadır.Bunu destekleyen bir unsur da, dillerinin Yunanca ve belki de Trakyalılar'ın kullandığı dil ile benzerlikler göstermesidir.
 
Erken Demir Çağı'nda Elyapımı Çanak Çömlekler
 
Gordion'da Tunç Çağı sonrası ilk katmanlarda ele geçmiş ve bazıları cilalı olan, bir çeşit elyapımı çömleklerin, Avrupa'dan gelen bu yeni yerleşimcilerin en erken kanıtları olması kuvvetle muhtemeldir. Çanak çömlekler, Güneydoğu Avrupa'nınkilerle genel benzerlikler taşımaktadır. Ana yerleşim höyügündeki kazılar, M.Ö. 8.yy sonlarına doğru, Erken Frig Dönemine ait geniş bir mimari devreler zincirin! açığa çıkarmıştır. 9. yy yaşanırken Gordion, anıtsal binalarla dolu, etrafı surlarla çevrili bir kale haline gelmiştir ki bu olay, belki de Frig Devleti veya Krallığı'nın başlangıcım göstermektedir.Frig Kralı Gordios muhtemelen adını bölgeye "Gordion" olarak vermiştir. Gordion, "Gordios'un tahtı" anlamına gelen "Gordieion'un kısaltılmış hali olabilir.
 
Kabartmalı Ortostatlar
 
Kuzey Suriye'deki Kargamış ve Zincirli kazı bölgelerinden de en iyi şekilde bilinen, kabartma desenlerle oyulmuş bir dizi dik taş ortostatlar, büyük olasılıkla Frig Kalesi'nin bu ilk aşamalarına aittir. Bir veya daha çok anıtsal binalar için temel teşkil eden bu ortostatlar, mimari kullanımları ve yontma tarzlarıyla kuzey Suriye, Neo-Hitit dünyası ve Orta Anadolu'nun doğu kısmı (Tabal) ile yakın ilişkileri göstermektedir. Muhtemelen bir giriş kapısında duran arslan belki de şeytani ruhları savuşturmak için tasarlanmıştır.
 
KRAL MİDAS'IN ERKEN FRİG KALESİ
 
M.Ö. 8.yy'a ait Assur metinlerinde adından söz edilmesi itibariyle Frig kralı Midas'ın, aynı zamanda tarihe mal olmuş önemli bir kişilik olduğu anlaşılmaktadır. Bu tarihlerde, Gordion Kalesi üstte yer alan planda gösterilen yere kadar genişlemiştir. Bir duvar ile ayrılan iki büyük avlu "Saray bölgesini" oluşturmaktadır. Avlular, bugün megaron olarak adlandırılan geniş merkezi bir hol veya bir antre ya da bir taraçadan oluşan bir yapı çeşidi ile çevrelenmiştir. Megaron l kerpiç ve ahşap kullanılarak inşaa edilmiştir. Megaron 2 taştan inşaa edilmiş olsa de benzer bir ahşap iskelete sahiptir. Binanın, çoğunlukla geometrik desenli, çakıltaşı mozaik bir zemini vardır; bu zemin, kendi çeşitleri arasında bilinen en eski çakıltaşı mozaik örneğidir. Asıl mozaik kalıntıları müze dışında sergilenmektedir. Megaron 2'nin taş duvarları, figürlü ve soyut pek çok oyma desenler taşımaktadır. Desenlerin arasında, çift meyilli tavanları ve boynuz şekilli tavan başlarım (akroterleri) gösteren bina cepheleri vardır. Megaron 2'nin yakınında bulunan, gösterimdeki orijinal akroter, binanın tacı olarak kullanılmış olmalıdır.
 
Bu akroter, Ankara'daki ve Afyon-Eskişehir arası Dağlık Frigya arazisindeki bina cephelerinin resmedilişiyle ve kimi zaman Kybele olarak da bilinen Frig tanrıçası Matar (Ana) ile ilgili anıtlar vasıtasıyla bilinen bir çeşittir. Megaronların en büyüğü, Megaron 3, balkonları ve çatıyı desteklemesi için zemininde karışık bir ahşap kiriş sistemine sahiptir. Bina, fildişi süslemeli ahşap mobilyalar dahil olmak üzere, oldukça güzel ve lüks eşyalar içermektedir. Muhtemelen de, saray bölgesinin merkez binası olarak hizmet vermiştir. Saray bölgesinin güney-batısında yer alan CC ve çok odalı Teras binaları temel olarak yiyeceklerin hazırlanışı, dokuma imalatı ve merkezi saray ekonomisiyle bağlantılı olması muhtemel faaliyetler için kullanılmıştır. Bu binaların temel özellikleri bilinmektedir çünkü M.Ö. 700'lerde yaşanan büyük bir yangın Frig kalesini yıkmış ancak binaların içinde bulunan malzemelere zarar vermemiştir. Yıkım, muhtemelen Frigya'nın Kimmerler tarafından istilası ile bağlantılıdır; Kral Midas da, bu olayla bağlantılı olarak ölmüş olabilir. Bu olay her ne kadar Frigler için bir felaket olsa da, bu yıkım katmanı arkeologlar için ana buluntulardan biridir. Çünkü bizlere bir anda, tarihte yaşanmış olan Frig hayatinin ve Frig materyal kültürünün zengin bir fotoğrafını verir.
 
 
ERKEN FRİG ÇÖMLEKÇİLİĞİ
 
Yeme, içme, saklama ve diğer amaçlı seramik kaplar çok miktarlarda ve oldukça geniş çeşitlilikte kullanılmıştır; birçoğu, renklendirilmekten eritmeye kadar ateşin izlerini taşır. Gövdeye yapışık emziği süzgeçli kaplar özellikle karakteristik nitelikler taşıyan çeşitlerdir; bunlar büyük olasılıkla bira veya diğer içeceklerle bağlantılı olarak kullanılmışlardır. Her ne kadar, erken kaledeki çanak çömlekler tek renk (monocrom) olsa da, ele geçen boyalı-bezekli kaplar çoğunlukla çok çeşitli geometrik desenlerle, incelikle ve özenle süslenmiştir.
 
 
Erken Frig Demir Uygulamaları
 
"Demir Çağı" ifadesi aletlerin ve diğer uygulamaların yapımında demirin bronz yerine tercih edilen madde haline gelmesini belirtmektedir. Frig kalesinin yanmış binalarının, bronz aletlerin azlığına karşın nitelik ve nicelik bakımdan bol miktarda demir malzemeye sahip olması, Gordion'un tamamı ile Demir Çağı'na tarihlenmesinin kanıtıdır.
 
 Erken Frig Dokuma Üretimi
 
Daha sonraki zamanlarda, Frigler dokuma üretimlerinden dolayı Yunanlılar ve Romalılar tarafından iyi biliniyorlardı. İşte bu yüzden, Teras ve CC binalarında geniş kapsamlı dokuma imalatım görmek özellikle ilginçtir. Kil milin dönüşleri ipliğin yünden yapılışının açık kanıtıdır. Sıra halinde düşmüş olarak bulunan pişmemiş kilden dokuma tezgahı ağırlıkları, dokuma tezgahlarının binanın içerisinde nerede durduklarım gösterir. Ayrıca, tezgahları işletmek için kemik mekikler ve dikiş için demir iğneler mevcuttur.
 
 
Diğer Erken Frig Buluntuları
 
Yanmış kalede, diğer maddelerden yapılmış buluntular, bazen istisnai parçalar olsa da, sayıca azdır. Örneğin, küçük bronz hayvan figürleri, bronz kazanlar, Megaron 3'te bulunan fildişi bir sandalye kolu ve işlemeli mobilyalar için diğer fildişi parçalar, bu buluntular arasında sayılabilir. Ayrıca burada uygulanmış olan cam boncuk kuyumculuğu da, Gordion'a büyük olasılıkla Suriye-Levanten bölgesi (bugünkü Suriye, Lübnan, israil bölgesi) veya Mezopotamya'dan ithal olarak gelmiştir.
 
 
Frig Yazıtları
 
Erken Frig Döneminin sonlarında, Frigler belli bir okuryazarlık düzeyine gelmişlerdir. Kazı bölgesinde bulunmuş olan Frigçe yazıtlar, M. ö. 4. yy'a devam etmektedir. Frig alfabesi Eskiçağ Yunan alfabesinden uyarlanmış görünmektedir; bu yüzden her ne kadar dilin kendisi çok az anlaşılsa da çoğu karakterler Yunan ses değerlerini koruduğundan Frig yazısı okunabilmektedir. Frigçe Hint-Avrupa dil grubuna dahil olduğundan, Yunanca ve İngilizce gibi daha iyi bilinen dillerle benzerlikler taşımaktadır. Örneğin; bir çift ayak izini gösteren taş yazıtın üzerindeki -podas- kelimesi Yunanca'da da -podas- (ayak) anlamına gelmektedir. Gordion'da bulunmuş olan çok sayıda Frig yazıtının büyük bölümü kısa olup fırınlanmış seramik kaplara kazınmıştır.
 
Frig Çanak Çömlek Baskıları
 
Frig materyal kültürünün tipik özelliği, fırınlamadan önce kapların üzerine desenler basmaktır. Bu uygulama M.Ö. 8.yy'da başlar ve uzun yıllar devam eder. Burada görüldüğü gibi çanak çömleklere desen basma, Frigler'in güneydoğu Avrupa ve özellikle Trakya (Türkiye'nin Avrupa yakası, doğu Yunanistan, Bulgaristan) ile paylaştığı bir özellik olarak görülmektedir.
 
YENİ FRİG KALESİ
 
Midas'ın Frig kalesinin yıkılışından bir süre sonra, kuşkusuz en geç M.Ö. 6.yy başlarında, oldukça yüksek yeni bir kale inşaa edilmiştir. Eski kale ile kıyaslandığında ve plandan anlaşıldığına göre inşaacılar, önceki hükümdarlık merkezinin planım tekrarlamaya çalışmışlardır. Megaron ise en çok tercih edilen bina çeşidi olmaya devam etmiştir. Yeni Frig kalesi çeşitli değişikliklerle, Orta ve Geç Frig Dönemlerine dek uzanarak M. ö. 4. yy sonlarına kadar varlığım sürdürmüştür. Eğer daha önce değilse, yeni kalenin ömrü boyunca Gordion Genişleyerek bir aşağı mahalleyi ve bir dış mahalleyi de içine almış ve genişlemiş Gordion'un en azından bir kısmı dış surlarla korunmuştur. Yine, 6. yy'in başlarında Batı Anadolu'daki Lidya Krallığı bu bölgeye hakim olmuştur. Daha sonra Gordion, M. Ö. 6. yy'in ortalarında, Pers İmparatorluğu'nun bir parçası haline gelmiş ve M.Ö. 334'te Büyük İskender'in gelişine kadar Persler'in kontrolü altında kalmıştır.
 
TERAS BİNASININ TİPİK BİR ÜNİTESİ
 
Teras binasının tipik bir ünitesinde M.Ö. 700'lerde gerçekleşen yangın, orada yaşanmış tüm faaliyetlerin gerçek bir zaman kapsülünü bırakmıştır. İşçiler yünü ipliğe dönüştürmüşler ve büyük dokuma tezgahlarında dokuma yapmışlardır. Bir başka grup, buğday ve arpadan un öğütmek için alçak platformlarda diz çökmüş veya çömelmiş. bazen tahılı bileği taşının üzerine yonca ağızlı büyük testiler kullanarak boşaltmıştır. Diğer bir grup ise ekmeği ve diğer yiyecekleri antrelerde pişirmiştir. Bu alanların etrafında bu işlere dair seramik çömlek ve demir buluntular ele geçmiştir.
 
Frig Mimari Terakotalan
 
Yeni Frig kalesinin mimarisindeki tipik bir özellik de, pişmiş topraktan (terakota) yapılma çatı kiremit; oluk ve süslü duvar levhalarının kullanımıdır. Mimari terakotaların ilk kez nerede kullanılmaya başlandığı konuşu tartışmalıdır. M.Ö. 8.yy. sonlarında Çorum - Pazarlı'da kullanıldığı tespit edilmiştir
 
Orta / Geç Frig Çanak Çömlekçiliği
 
Önceki kaledeki çömlekçilikle kıyaslandığında görüleceği gibi yeni Frig kalesinin devamı boyunca pek çok çanak çömlek çeşidinin kullanımı da sürmüştür. Geometrik boyalı süslemeler yine varlığım sürdürmüş ancak Frig ressamları, figürlü desenlerle eskiye nazaran daha çok ilgilenmiştir. Beyaz astar üzerine boyanarak süslenmiş kapların yanında zarif, siyah perdahlı kaplar, daha fazla rağbet görmüştür. Burada görülen kapların bir kısmı metal işçiliğinin çömlek üzerinde uygulanmasının iyi örnekleri olurken diğerleri de, Pers (Akhamenit) gümüş kaplarının taklitleri durumundadır. Yeni Frig kalesi önceki kalenin basma gelen ani ve büyük yıkımla karşı karşıya kalmadığı için, bütün halde kalmış kap örnekleri daha nadir bulunmaktadır.
 
Ana Tanrıça - Kybele
 
Friglenn en önemli tanrısı, yazıtlarda basitçe Matar (Ana) olarak anılan, bazen ek olarak Kybele sıfatım da alan ana tanrıçadır. Her ne kadar eski Frig kalesi zamanındaki Gordion'da ana tanrıçanın kültüne ait çok az kanıt olsa da, yeni kalenin hayatıyla bağlantılı olarak, muhtemelen Ana Tanrıça'yı tanımlayan pek çok yontulmuş taş heykeller bulunmaktadır. Ana tanrıça çoğunlukla ağzına bir tası götürürken resmedilmiştir. Bir örnekte, diğer elinde yırtıcı bir kuşu (atmaca? şahin?) tutarken aynı türden iki kuş bir balık için dövüşmektedir. Taş ve diğer maddelerden yapılmış yırtıcı kuşlar muhtemelen Frig tanrıçasına sunulan adaklardır.
 
Diğer Orta / Geç Frig Buluntuları
 
Kemik, fildişi, bronz ve taştan yapılmış olanlar dahil olmak üzere pek çok malzeme yeni Frig kalesiyle bağlantılıdır. Büyük olasılıkla kuzey Suriye'den gelen fildişi ise her zaman ithal edilen bir mal olmuştur. Kemik ve fildişi parçalarının bir kısmı, kakma işçiliğinde daha büyük parçalarda, muhtemelen mobilyalarda kullanılmıştır.
 
Hacıtuğrul
 
Hacıtuğrul, Gordion'un 22 km. kuzeydoğusunda, bugün Çile dağı olarak bilinen dağın arkasında, göze çarpan bir höyüktür. 1970 yıllarında Burhan Tezcan tarafından yapılan kazılar, buranın Gordion'daki Yeni Frig Kalesi ile aynı döneme ait (M.Ö. 7.-6. yy) bir surlu Frig yerleşimi olduğunu göstermiştir. Hacıtuğrul'da bulunan seramikler Gordion'da açığa çıkartılan gri seramikler ve Gordion'a ithal edilen Yunan ve Lidya seramikleriyle de benzerlik gösterirler. Hacıtuğrul, büyük ihtimalle Gordion'da kurulan Frig yerleşiminin bir uzantısıdır.
 
Gordion'a İthal Edilen Yunan Çömlekçiliği
 
Gordion'a Yunan dünyasından ithal olarak gelen malzeme arasında çanak çömlekler de vardır. Korint, Evia (Euboia) ve Doğu Yunanistan'dan gelmiş, şimdiye dek bilinen ilk malzemeler M. Ö. 8. yy sonlarına rastlar. Ancak Yunan mallarının belli bir miktarda bulunmaya başlaması M.Ö. 6.yy'a kadar gerçekleşmez, İonia'nın pek çok merkezleri, diğer Doğu Yunanistan bölgeleri, ve de Lakonia ithalatta öne çıkmakta, ancak siyah ve kırmızı figürlü çömlekleriyle ünlü Atina'dan, M.Ö. 4.yy sonlarına ve Helenistik Dönemin basma kadar getirilenler, oldukça fazla miktardadır. Her ne kadar Yunan kapları dar boyunlu parfüm şişeleri (lekythoi, ryballoi) gibi öncelikle içerikleri için ithal edilmiş olsalar da, kapların çoğu nakliyat kabı olarak uygun değildir. Bu nedenle, şüphesiz egzotik, lüks mallar olarak çekiciliklerinden dolayı getirilmişlerdir. 
 
Yunan Taşıma Amforaları
 
Yunanistan'la diğer bir ticari bağlantının göstergesi, esas olarak şarap taşımacılığında kullanılan taşıma amforalarıdır. Bu tür amforaların Gordion'da bulunan ilk örnekleri M. Ö. 6. yy'in başlarına rastlamaktadır. Daha sonraları Gordion sakinleri yeni Frig kalesinin ömrü boyunca ve Helenistik Dönemde (M. Ö. 3. ve 2.yy) Batı Anadolu ve adalarda üretilen şarabın tadım çıkartmışlardır. Bireysel Yunan üretim merkezleri, farklı nakil amfora çeşitlerini kullanmış ve bazen ateşte pişirmeden önce kapların üzerine ayırdedici damgalar basmışlardır. Bu yüzden Gordion'un aralarında Datça (Knidos), Rodos (Rhodes), Sakız adaşı (Chios), Sisam adaşı (Samos), Milet (Miletos), Midilli adaşı (Lesbos), ve Limni adaşı (Thasos) bulunmak üzere pek çok yerden Yunan malları aldığı bilinmektedir.
 
HELENİSTİK DÖNEM
 
Büyük İskender'in M.Ö 334'te başlayan Pers ordusuna karşı zaferleri, Yunan etkilerinin güçlü unsurlarım getirerek, Anadolu ve Yakın Doğu için yeni bir çağ olan Helenistik Dönemin başlangıcım belirlemiştir. Gordion düğümünü kestiği ve böylece kaderini Asya'nın hakimi olarak çizdiği söylenen İskender, Gordion'a M.Ö.334'te gelmiştir, İskender'in ziyaretin-den sonra Gordion, gündelik yaşam tarzında, Yunan etkileri ve süregelen yöresel geleneklerin karışımının görüldüğü, zenginleşen bir dizi Helenistik yerleşimin mekanı olmuştur. M.Ö. 3.yy'ın başlarında Avrupa'yı geçerek Anadolu'ya gelen Galatlar (Galyalılar), yüzyılın ortalarında başka yeni bir kültürel unsur olmuşlardır. Romalı General Manlius Vulso M.ö. 189'da Galatlar'a karşı bir seferinde Gordion'a geldiğinde, bölge sakinleri önceden bölgeyi boşaltarak kaçmışlardır. Buluntular açısından geniş ve zengin olan terkedilmiş bu tabaka kazılarda ortaya çıkmıştır. Sergideki Helenistik eserlerin çoğu bu tabakaya aittir.
 
Helenistik Dönem Çömlekçiliği
 
Frig çömlekçiliğinde kullanılan şekiller, Helenistik Dönemde kaybolarak yerini farklı Yunan tarzı çeşitlere bırakır, ithal edilen Yunan çanak çömlekleri ayırdedici siyah sır bir yüzeye sahip olup kaydadeğer miktarlarda mevcuttur. Yerel çömlekçiler, ithal edilen bu çanak çömlekleri esas alıp erken Frig Döneminden beri süregelen geleneksel teknikleri kullanarak Yunan şekillerinin taklitlerim üretip, Yunan boya süslemelerini de taklit etmişlerdir.
 
HELENİSTİK DÖNEM HEYKELCİLİĞİ VE DİĞER ESERLERİ
 
PİŞMİŞ TOPRAK (TERAKOTA) HEYKELCİLİĞİ
 
Helenistik kültürünün diğer bir yönü, kalıplanarak yapılmış terakota küçük heykelciklerde ve çanak çömlekler için plastik süsleme gibi Yunan üsluplu küçük boyutlu heykelciliğin kullanımında görülür. Birkaç döküm kalıbının varlığı ve terkedilmiş katmanda ocakların bulunuşu ve de terakota heykelciklerinin yapımı için gerekli araç gereçler, Gordion'un bu tür malların ithalcisi olduğu kadar üreticisi olduğunu da gösterir.
 
TAŞ VE BRONZ HEYKELCİLİĞİ
 
 Helenistik Dönem sırasında Gordion'da taş ve bronz heykeller terracotta heykellerden daha az bulunmaktadır. Her ne kadar kabaca bir köpek (arslan?) heykeli Galatlarınki ile benzerlikler taşıyor olsa da, terakota heykellerde de görüldüğü gibi, çoğu örnekler Yunan tarzındadır. Oturmuş bir kadın heykeli, belki de Matar Kybele, Yunan ilham tanrıçaları Musalar'a ithaf edildiğini belirten bir yazıt taşımaktadır, ve bundan dolayı bu tanrıların kültünün Gordion'da bulunduğunu göstermektedir.
 
 
DİĞER HELENİSTİK ESERLER 
 
Helenistik Dönemden olan diğer maddeler, kemik, fildişi, bronz ve taş eserleri içermektedir. Derecelere ayrılmış taş ağırlıklar ticarette belirli standartların varlığım göstermektedir. Ağırlıklar Yunan ticaret tanrısı Hermes'in sembolü olan caduceus'u (Hermes'in asası) taşımaktadır. Kule şekilli kemik aletler göz boyası olarak kullanılan rastık için saklama kabları olmuş olabilir. Müzik aletleri, kemikobualar (auloi) veya kavallar ve bir lirin fildişi parçasıyla kendilerini göstermektedir.
 
CAM
 
Burada sergilenen cam ürünler bir dizi tekniği ve maddeleri göstermektedir. Frig ve Helenistik zamanlarda varolan, fayans, kum sırlı çanak çömlekler, kalıplanmış cam ve bir metal çubuğun etrafına kil ve gübre kaplanıp sıvı camın içinde döndürülerek istenen şeklin elde edildiği camların hepsi ithaldir. Üfleme tekniğinde üretilen camlar genellikle M.Ö. 100 civarında başlar; burada sergilenen örnekler, Roma imparatorluk Dönemine aittir.
 
 
MÜHÜRLER VE MÜHÜR BASKILI ESERLER
 
Taştan ve diğer maddelerden yapılan mühürler genellikle kişiyi tanıtmak için kullanılan kişisel işaretlerdir; daha büyük örnekleri, çanak çömlekleri veya dokumaları süsleme amaçlı kullanılmış olabilir. Anadolu'da iki çeşit mühür kullanılmıştır: Bunlar düz mühürler ve yuvarlanarak baskı yapılan silindir mühürlerdir. Burada sergilenen mühürler ve mühür baskılı eserler Orta Tunç Çağı'ndan Roma imparatorluğu zamanına kadar uzanır.
 
SİKKELER
 
Sikke, M. ö. 7. Yüzyılda Batı Anadolu'da Lidyalılar tarafından bulunmuştur. Gordion'da da aynı zamanda kullanılmaya başlanmıştır. Paranın basımı, kullanımı bir yerin ekonomik ve tarihi olaylarım gösteren çok önemli bir delildir. Bu vitrindeki gümüş ve altın sikkelerin tamamı, Büyük İskender'in M.Ö. 334 yılında Gordion'a gelişinden sonraki dönem olan Helenistik Devre (M.Ö. 4.yy sonu-2.yy) aittir. Gordion'da örneklerine rastlanan çok çeşitli darphaneler, Makedonya, Babil ve Susa gibi uzak yerler de dahil olmak üzere, Gordion'un Anadolu ticari ve askeri yolları üzerindeki önemini gösterir.
 
Kaynak: TC Polatlı Kaymakamlığı