2006 yılı Mayıs ayının ikinci yarısında Azerbaycan’da idim. Beklentilerimin fersah ve fersah gerisinde kalan bu seyahat benim açımdan acı bir hayal kırıklığı oldu. Acı bir deneyim… 

Azerbaycan da 2006 yılında yeni para birimi ile tanışmış. 5000 Manat 1 yeni Manat’a eşitlenmiş ama sokaklar ve çarşıların aldırmadığı bir değişim…Paraya pul diyen Azeriler pulu üzerindeki resimlere göre adlandırmış, arka yüzünde Şirvan Sarayının bulunduğu pul Şirvan (10.000 Manat), Nizami’nin bulunduğu pul Nizami (50 Manat) olarak… Sokaklar 12050 Manatı 1 Şirvan, 2 Memmet ve bir Nizami olarak adlandırıyor. 

Azeriler Latin harflerine geçmişler ama nedense Kiril’i bırakmadan…h - x olarak g - q olarak yazılıyor. Daha gitmeden lehçe farkının olabileceğini ama anlamanın gerçekleşeceğini bekliyordum. Öyle de oldu… Normal bir konuşmada çoğu zaman ortalama % 85-90 oranında anlama mümkünken yazılı metinlerde bu oran ortalama %80’lere düşüyor. Azerice Rusça karşısında o kadar zayıf düşürülmüş ki Azeriler kendi arasında Rusça konuşur olmuşlar. Yavaş yavaş bu durum değişmekte ise de özellikle farklı etnik grupların yaşadığı Dağıstan’a sınır olan bölgelerde Rusça bu grupları birbirine bağlayan bir dil konumunda… Azerice bazı sözler oldukça farklı, bunlar arasında; gabak- ön, dal- arka, baba-dede, ata-baba, düşmek-inmek, fikirleşmek-danışmak, kol çekmek-imza atmak, zeng etmek-telefon etmek, kartof-patetes, gızıl-altın, tikinti-inşaat, külek-rüzgar, çöl-açık alan v.b. 

Eskiden demir perde olarak adlandırılan ülkelerden birçoğuna gittim ama turizm yönünden ve turistik ürün açısından en kötü durumda olan ülkelerden birinin Azerbaycan olduğunu vurgulamadan geçmek istemiyorum. Türkiye’de en küçük bir yerleşimde bile bulacağınız orijinal turistik ürünler ya da yöresel bazı eşyaları orada bulmak ya da görmek gerçekten imkansız…baku 4

24 Mayıs’ta Guba’da resimdeki çayhane’de çay içiyordum. Kafkas halklarının mozaiği olan bu kasabada Azeriler, Avarlar, Lezgiler, Yahudiler, Kınalıklar, Dağıstanlılar ve  bir sürü halk yaşıyor. Orada çayhaneyi işleten birinin konuştuğu dilin yalnızca bir köyde konuşulduğu  söylendi. Kafkas halkları acıların yoğurduğu tatlı bir lezzet olmuş biraz buruk, biraz temkinli... …

Türkiye’ye hayran Azerileri ve o toprakları görünce daha iyi anlaşılıyor ki bu topraklar üzerinde oynanan oyun çok büyük. Henüz 1920’li yıllarda Nahcıvan’la Azerbaycan’ın arasında kalan toprakların Ermenistan’a verilmesi Türkçe konuşan ülkelerle Türkiye’nin bağlantısının koparılması şeklinde gerçekleştirilmiş. Oyun büyük oynanarak Azerilere millet olma bilincini veren dillerinin özellikle yok edilmesine ve yerleşmelerin adlarının değiştirilmesine imza atmış Rus yönetimi. Son olarak da Ermeniler için ısmarlama bir şekilde Karabağ’ı işgal etmiş ve “o” toprakları 1990’lı yıllarda Ermenilere bağışlamış. Bugün neredeyse her Azeri bu olayın bu şekilde gerçekleştiğini inanarak anlatıyor…

baku 5Kurtuluş Savaşı’nın o zor günlerinde Nuri Paşa ve Kazım Karabekir Paşa’nın Azerileri yok olmaktan kurtarma hikayelerini dinledim. Ermeniler kısa sürede yüz binlerce Azeri’yi katlederek Bakü’ye girince Türk ordusu iki koldan Bakü’ye girmiş… Azerbaycan’ın değişik yerlerinde onlarca Türk şehitliği gördüm…  Binlerce Türk askerinin yattığı… Gence yolunda… Nahcıvan’da… Tarihte Azerileri silecek bir yok oluştan kurtaran Türk askerleri…. Düşününce nasıl da hayıflanıyorum “ne kadar öğretebiliyoruz acaba bu ortak tarihi ?”

Dil bir milletin özü. Azerbaycan’da ise Azeri dili günümüzdeki Türkçe’den de daha kötü bir durumda… Emekliye veteran, otele object, çiftlik evine kottej deniyor… Rusçadan geçen yüzlerce kelime  günümüz Azeri lehçesinde benimsenmiş ve kullanılıyor… Dil ortak ama tarih daha farklı bir perspektiften görünüyor…Şah İsmail Hatayi’nin birkaç yerde heykeli ve şiirleri göründü gözüme Bakü’de… 

Azerbaycan’da en sevdiğim şehirlerden biri Gence diğeri ise Lenkeran oldu… Tarih ve  medeniyetin duyumsandığı bu şehirler binlerce yıl beyliklere ve hanlıklara başkentlik yapmış bölgesel merkezler… Talış dağlarını gördüm. Talış Hanlığının son mirasçısının müze evini gezdim Lenkeran’da… Binlerce yıllık geçmiş anlatıldı.. Tarih sayfalarındaki Talış Hanlığını hatırladım. Bu topraklar bu dağlar ve bu taşlar diye düşündüm. Binlerce yıl süresince… ne istilalar, ne kanlar gördü ve daha neler görecek…

Gence’de kütüphane müdürü şehrin tarihini anlatırken sürekli istilalar ve yenilgileri anlatır oldu defalarca yenilen bir taraf, sürekli, zulüm ve ıstırap… Cavid Han anıtı adeta Gence’nin bu makus tarihini ebedileştirmek için dikilmiş… Bütün Medeniyet/Kültür evleri önünde Fuzuli ve Nizami gibi büyük şair ve yazarların heykellerini görebiliyorsunuz fakat Gence’de daha bir farklı sanki heykellerde bir konakseverlik vardı adeta sizleri kucaklamaya çalışıyordu…Adı 1800’lerde Yelizavetpol, Sovyet Rusya döneminde Kirovobod şeklinde iki kez değiştirilen şehir 1989 yılında Gence adına yeniden kavuşmuş…İpek yolu üzerinde yer alan Gence’de hanlar ve kervansaraylar gördüm…Onlarca…Tarihe tanıklık eden ve edecek olan…

baku 6Neftalan’da Ruslar tarafından kurulan çok değişik bir sağlık merkezini gezdim. Petrolün hammaddesi olan fakat bileşimi daha farklı olan bir madde ile kür yapılıyor insanların her yerine ve neredeyse her hastalığa… Tam anlamıyla sağlık turizmi için inşa edilen Neftalan kenti Azerbaycan’ı oluşturan 83 reyondan biri… Zamanında yüzbine yakın Rus’un geldiği kente Sovyetler zamanında özel ve küçük bir havaalanı yapılmış Kentte 6 tane devlete ait sanatoryum bir de özel sağlık tesisi bulunuyor. Devlete ait sanatoryumlardan yalnızca biri çalışıyor diğer beşinde ise kaçgunlar kalıyor. Çökmüş ve bakımsız odalar koca ailelere 15 yıldır “geçici” mekanlar olmuş… O zaman 2-3 yaşında olan çocuklar bugün evlenmişler… Bir yanda Karabağ’a dönmek isteyen ve özlemle yanıp tutuşan bir kuşak diğer yanda orayı hiç görmemiş kayıp bir kuşak bekliyor ufacık odalarda… Gözden ırak gönülden ırak…

Azerbaycan’ın taşra yönetim sistemi iki düzeyde gerçekleşiyor. Bizim yönetim sistemimizdeki Vali Azerbaycan’da Reyon İcrabaşı’na denk geliyor ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor… Diğeri ise halk tarafından seçilen belediye başkanı… Reyonlardan birinde Reyon İcrabaşı tarafından verilen bir yemekte Belediyelerden bahsederken bizlere hizmet eden ve kebap getirip boş tabakları toplayan birini İcrabaşı göstererek bu da bizim Belediye Başkanımız deyince onun da gerçek konumunun muhtar/garson düzeyinde olduğunu anlıyoruz…baku 11

Azerbaycan’da 3000 km yol yaptım… Dağında, bayırında, Hazar kıyısında, çölünde ve şor denilen tuzlu toprağında dolaştım günlerce…. Ne kadar gösterdi bana kendini bilemiyorum. Ama mahçup değildi… Bir samimiyet, bir misafirperverlik, bir sıcaklık…… 

27 Mayıs Cumartesi günü Küçük Kafkasların eteklerinde inanılmaz güzellikte gelincikler ve yaban gülleriyle dolu Gedebey Reyonu Slavyonavka’da idim.. Burada çıkan ve Narzan suyu olarak adlandırılan maden suyu şifa için içiliyor… Ama ne su…. Soğuk ve gazlı… Sanki içinde sihir var… Gerçi buradaki toprağın  rengini ömür boyu unutamayacağım… Hayatımda gördüğüm ve beni büyüleyen bu toprağı yurduma getirdim. Bir kısmını bahçeye bir kısmını ise bir vazonun içine koydum. İlelebet bir bağlantının devamını umarak… 

Azerbaycan’ın güneyi kuzeyi ve batısına yaptığım o uzun yolculukta yollarla ilgili bazı noktalar nakşoldu zihnime. Biri neredeyse her kilometrede karşınıza çıkan Haydar Aliyev veya İlham Aliyev tabelaları idi. Bazen tek tek bazen oğluna nasihat ederken bazende halkla çekilmiş fotoğraflar ve altında veciz sözler: “Azerbaycan Respublikası birdir, bölünemezdir”… Yollarla ilgili unutulmaz diğer bir nokta, yollarda neredeyse hiçbir yönlendirme levhasının olmaması idi. Mola noktalarının azlığı ve mola noktalarındaki servisin kalitesi ve tuvaletlerin kötü durumu ise vurgulanması gereken unutulmazlar arasında… Azerbaycan’da iki şehir arasında nereye doğru yola gittiğiniz kaç km kaldığı veya sapaktan nereye gidildiği sonra karşınıza hangi yerleşmelerin çıkabileceği tamamıyla sürpriz ve neredeyse her yol ve sapak sora sora bulunuyor…  

Azerbaycan bir çöküşün mü eşiğinde yoksa yeniden bir inşanın mı? Böyle büyük genellemeler yapmak çok zor bir iş ama şurası bir gerçek bazı şeyler çöküyor. Çöken şeylerin başında ulaşım altyapısı geliyor… Karayolu ve demiryolu altyapısı 1990’lı yıllardaki kopuşun ardından deyim yerinde ise kendi kaderine terk edilmiş. Sovyet döneminde Azerbaycan’dan petrol, doğal gaz ve altın alınmış… Peki, ne verilmiş… Eğitim, parklar, meydanlar, ortanın altında ulaşım altyapısı ve… Alınanlarla oranlandığında pek insafsız… Adı konmamış bir sömürü gerçekleştirilmiş… Adı konmamış bir ıstırap… Bugün sömürenler değişmiş artık Azerbaycan başka ülkelerin ve başka grupların insafına terk edilmiş durumda… Zaman acımasızca geçerken… Azerbaycan’ın efendileri değişiyor… Marabalar ise aynı… Yine Azerbaycan’ın bağrından çıkan petrol ve doğal gaz yurt dışına çıkıyor bunun ne oranda ve kimler için ve ne şekilde döneceğini zaman gösterecek… Ruslardan kopuş için ve siyasi bir proje olarak gerçekleştirilen BTC ne kadar refah getirecek Azerbaycan’a? Bu sorunun yanıtını her şeyi bilen zaman verecek…. Yanıt rüzgarda değil yakın çok yakın gelecekte…