Höyük günümüzde, 70 dönümlük antik kent bölümü ile Bayraklı'daki modern yerleşim alanları içerisinde adeta sıkıştırılmış ve devamlı olarak fiziksel tahribata maruz kalmaktadır.

Höyüğün bazı kısımlarını çeviren tel örgüler artık koruma işlevi görmemektedir. Burayı değişik amaçlarla kullanmak isteyenler, kuzey ve doğu kısımlardan özellikle, daha hava kararırken araziye girerek istila etmektedirler. İzmir'in en eski tarihi dokusu, korunması gereken kimliği, içki içenlere, tiner koklayanlara mekan işlevi görmektedir. 1. Derece bir ören yerinin insanlık tarihindeki öneminin korunarak geleceğe aktarılması, böylece Eski İzmir Kenti'nin dünya tarihindeki önemine yakışır bir biçimde, modern kentin merkezinde övünç kaynağı olarak yer alması umudunu yıllardır taşıyarak, devlet ve yerel yönetimleri bu göreve saygıyla davet ediyoruz. 

SMYRNA - DEVLET KENT

M. Ö. 1050-1000 sıralarında Hellas'tan gelen Aioller, İonlar ve Dorlar, Adalarda ve Batı Anadolu kıyılarında yerleşmeler kurarlar. Batı Anadolu'daki yerleşmelerin pek çoğu daha önce de iskan görmüştür.

M. Ö. 1050 tarihinden itibaren bir Helen yerleşmesi olarak Bayraklı Höyüğü üzerinde ve Yamanlar eteklerinde yer alan, Meles Nehri'nin yaşam verdiği Smyrna kentinde tarım, halkın başta gelen geçim kaynağıdır. 

Smyrna'nın Helen öncesi dönemi araştırmalarımız buradaki kent olgusu konusunda kesin bir sonuç verecek malzemeden henüz yoksundur. Smyrna ile ilgili en erken veriler Troya II uygarlığı ile çağdaş seramik parçaları1, Kültepe'den 18. yüzyıla ait bir tablet üzerindeki Tismurna yazısı2, M. Ö. 16. yüzyıla ait Beycesultan pişmiş toprak dümbelek örneği3, Orta Anadolu geleneğindeki 2. bin seramikleri ve 13. yüzyıl minyas tipi vazolardır4.

Ekrem Akurgal, Batı Anadolu ve adalarda günışığına çıkarılan eserlere dayanarak Doğu Helen Uygarlığı'nın kronolojisinin kesintisiz olarak dört evreden oluştuğunu ortaya koymuştur. Smyrna'da söz konusu bu dört evrede on yerleşme katı yer almaktadır5.

Smyrna'nın 10 yerleşme katında bugüne değin yaptığımız çalışmalarda ortaya çıkarılan eserleri: iki kutsal yapısı, suru, evleri, tek bir idari yapısı, ana caddesi, sokakları ve çeşmesidir.

Kutsal Yapılar

Athena Tapınağı, ön yüzü doğuya bakan, doğu-batı doğrultusunda yerleştirilmiş bir yapıdır. Bir kutsal alana zamanla eklenen yapılarla genişleyerek bir tapınak durumuna gelmiştir.

Mevcut kalıntıların gösterdiği üzere Smyrna Tapınağı'nda Geçgeometrik, Subgeometrik (Levha 1), Erken Arkaik (Levha 2, 3) ve Olgun Arkaik (Levha 4) Dönemler olmak üzere dört yapılanma süreci yaşanmıştır.

Arkaik Dönem'in başlangıcından itibaren tapınakta büyük bir gelişim başlar. M. Ö. 640 Erken Arkaik I. evre tapınağında yeni cella, Subgeometrik cellanın temelleri üzerine oturur (Levha 2).

M. Ö. 620-610 tarihlerinde Erken Arkaik Dönem Tapınağı'n II. Evresinde ise tapınak büyütülür. Güneye ve batıya doğru genişletilen Arkaik podyum duvarları ile Subgeometrik podyum duvarları arası moloz taşlarla doldurularak cellanın etrafında bir dolaşma alanı sağlanır (Levha 2). Ayrıca Arkaik podyumun güneyinde doğu ve batı terası inşa edilir. Batı teras, batısında var olan önemli bir yapıdan dolayı kısa tutulur (Levha 3). Bu süreçte sütun kaideleri, tamburlar ve volütlü başlık parçaları (Levha 5) ile M. Ö. 7. yüzyıl sonu Aiol düzeni 6x10 sütunlu peripteros (Levha 6) olan tüf taşı tapınağın bütününe yakın biçimi ortaya konur6. M. Ö. 600'lerde İzmir'in Alyattes tarafından ele geçirilmesi esnasında tapınak hasar görür. Ancak hemen onarılır. Bu arada tapınağın batı terasının batısında daha önce bir yapının bulunması ile yarım bırakılmış kısım da tamamlanır (Levha 4). Kent, M. Ö. 6. yüzyılın ortalarına değin eskisi gibi oldukça parlak bir yaşam sürdürür. Tapınaktan ele geçen eserler bunun kanıtıdırlar.

M. Ö. 546'da olagelen Pers saldırısı ile tapınak işlevini yitirir. 6. yüzyılın 3. dörtlüğünden sonraya ait herhangi bir buluntunun gelmemesi ve Perslere karşı tapınak ana girişine örülen, arkadan desteklenmiş kalın duvarın kaldırılmaması (Lev. 7) tapınağın bu tarihten sonra artık kullanılmadığını göstermektedir. 

Kentin bir ikinci kutsal yapısı ise hangi tanrıya adandığı henüz saptanmayan tapınaktır (Levha 8). Athena Tapınağı'nın güneydoğu köşesinde yer alan bu tapınak belki de işlevini yitiren Athena Tapınağı yerine kullanılmış olabilir. Görülüyor ki, Smyrna şimdilik iki tapınağa sahip bir kenttir.

Sur

Kentin önemli savunucusu, onu saran surudur. Onun aşılmaz kılınması gerekmektedir. Tapınakların yanı sıra taş işçiliğinin en güzel örneklerinin uygulandığı alandır. Ege'de kentler M.Ö. 7. yy.'dan itibaren taş bir duvar ile çevrili idiler. Savunma duvarlarının yapılış yöntemlerinde çeşitlilik vardır.

Ege'deki Aiol ve İon yerleşmeleri içerisinde Arkaik Dönem'de mükemmel taş işçiliğinde yapılmış en güzel ve en eski sur örneği Smyrna Kenti'ni çevreler. Kent surunun güney bölümü 75 m. uzunlukta çıkarılmıştır. Maksimum yüksekliği 3 m.'dir (Levha 9). Höyüğün doğu eteklerinde ise bütünüyle günışığına çıkardığımız kent duvarı (Levha 10), toplam 180 m. uzunlukta olup, maksimum 4.40 m. yüksekliğe ulaşmaktadır. M. Ö. 7. yy.'ın ortalarından itibaren Smyrna çok sağlam bir kent duvarı ile korunmaktadır. Bu sur Doğu Helen dünyasının polygonal teknikte taş örülü şimdilik en eski örneğidir (Levha 11). Üst yapısı kerpiç olan surun yapımına M. Ö. 7. yy.'ın ortalarından hemen sonra başlanmış ve 640-620 tarihleri arasında sürdürülmüştür. Surun genişliği 13-15 m. arasında dağişmektedir.

Surun kuzeye yakın bölümünde 12 metrelik bir açıklık bulunur. Burası, kente bir giriş oluşturmaktadır (Levha 12).

Lidya Kralı Alyattes'in saldırısı esnasında surun kerpiç üst yapısı bütünüyle tahrip edilmiştir. Saldırı sonrası, M. Ö. 6. yy. başlarında üst yapı baştanbaşa taş olarak yenilenmiştir.

Evler

Smyrna'da evler, Protogeometrik Dönem'de sadece duvar kalıntılarınden ibarettir7. Bu nedenle bunların plan özellikleri saptanamamıştır. Bu yerleşmede iyi korunmuş gri Aiol seramiği ile 10. yüzyılın ilk yarısına ait bir oinochoe bulunmuştur. İlk Helen iskanına ait olan buradaki seramiklerin %90'ı Hellas'a bağımlı, anavatanın taşra temsilcisi eserlerdir. Bu seramiğin yanısıra ele geçen tek renkli Aiol seramiği ise yerli geleneğe bağlı olabileceği gibi Helenli karakter de taşıyabilir.

Oval Ev (Levha 13) planı ve tarihi kesin olarak bilinen Batı Anadolu'nun en eski Doğu Helen evidir8. Tek odadan oluşan bu evin duvarları kerpiçtir. M. Ö. 10. yüzyılın son dörtlüğüne giren evin etrafında başka bir yapı kalıntısı olmadığı için bir bahçe içerisinde yer aldığı düşünülebilir.

Geometrik Dönem'de duvarları iyi korunmuş ancak cepheleri bir plan vermeyen mekanlar vardır9.

Geç Geometrik Dönem'de ev kalıntıları oldukça belirgin bir plana sahiptirler, dörtgen ve oval planlı konutlar vardır10.

Subgeometrik Dönem (M. Ö. 700-650) ise çok odalı evlerin ilk aşamasının göründüğü bir süreçtir11.

Sivil ve idari yapılarda kent olgusunun en kuvvetli görüldüğü süreç Arkaik Dönem'de M. Ö. 650-546 tarihleri içerisindedir. Bu evler kutsal alan ve kamusal yapılarla yanyana yer alabilirler (Levha 14). Smyrna'nın bu parlak dönemine ait evlerin en iyi korunan kalıntıları "C" ve "H" açmalarında ortaya çıkarılmışlardır. "H" açmasında yer alan Oinochoe megaronu, 7 bölümden oluşan bir yapı topluluğunun önemli bir mekanıdır (Levha 15). Bu "çok odalı ev" ilkel evredeki tek odalı "ev"lere göre bir ileri adımdır.

Bir diğer yapı, 73 metrekarelik geniş bir alanı kaplayan Toplantı Megaronu'dur (Levha 16). M. Ö. 630 tarihlerindendir. Güneye açılan girişin solunda tabana gömülü geniş ağızlı bir küp yer alır. Böylece bu megaronun ayakdivanı işlevi gören bir salon olabileceği belirmektedir. 

M. Ö. 7. yüzyılın ikinci yarısına ait evlerin hepsi megaron türünde yapılardır. Bazılarında evin dış tarafında duvara paralel olarak yerleştirilmiş birer su kanalı da vardır.

M. Ö. 6. yüzyıldaki en belli başlı ev örneği ise "H" açmasındaki çifte megarondur (Lev. 17). Megaronun tabanı düzgün taş bloklarla kaplıdır. Önündeki mekanlar avlu olarak kullanılmıştır. Çok odalı, avlulu ev tipinin ilk örneklerinden biridir.

M. Ö. 545-333 arasında Perslerin işgali altındaki Anadolu kültür ve sanat alanında etkinliğini kaybetmez. Ancak Bayraklı'da Pers saldırısından sonraki konutlar hakkında, günümüze değin açılan yerler henüz yeterli bilgi verecek genişlikte değildir.

M. Ö. 4. yüzyıl yerleşmesinde ise 3 adet ortası avlulu yapı kompleksi ortaya çıkarılmıştır. Bunlardan ikisi 14 ve 7 odalı yapı topluluklarıdır (Lev. 18). 14 odalı ev hem Athena Caddesi'ne hem de yan sokağa açılır. Avlusunda ve küçük odasındaki su kanalı sistemi ve mükemmel duvar işçiliği, bu yapının ayrıcalığını ortaya koymaktadır.

Kent Planlama

Smyrna'nın en parlak döneminden itibaren M. Ö. 4. yüzyılda dahil olmak üzere kullanılan, Athena Tapınağı'nın önünden başlayıp batıda, limanda son bulan bir ana caddesi vardır (Levha 19).

Athena Caddesi, kendisine dik olarak ulaşan birbirlerine paralel sokaklarla bir geometrik doku oluşturur. Bu ızgara plan, Hippodamos'un keskin doğrultulu geometrik planı değil, daha çok önemli evlerin güneye, güneşe karşı yönlendirilmesinden doğan, bir gereksinim sonucu ortaya konan bir plandır. Hiç şüphesiz Hippodamos kent planının ilk aşaması olmalıdır. Smyrna kent devletçiğinin kent planlamasındaki bu öncülüğü, ileride Batı Anadolu Helenistik ve Roma kentlerinin elverişli bölümlerinde yapılacak araştırmalarla belki de daha gerilere çekilebilecektir.

Çeşme Yapısı

Kentler yakın çevrelerindeki ya da surlarının içindeki, yani ellerinin altındaki suya geniş ölçüde bağımlıdırlar. Kentlere uzaktan su getirilmesi söz konusu olamaz. Bereketli ve temiz su kaynakları önemlidir. Smyrna bu konuda hem doğusundaki Meles hem de yeraltı kaynak suları bakımından mükemmel konuma sahip bir kenttir. Arkaik surun güneydoğu köşesinde yer alan Smyrna çeşmesinin hem kente hem de kent dışına hizmet veren bir yapı olması, yani devlet hizmeti yapan bir yapı olması önemlidir.

Smyrna çeşmesi (Levha 20), içindeki su haznesi, içte ve dışta yer alan su boşaltma kanalları ve bindirme tekniğinde yapılmış anıtsal binası ile Adalar ve Yunanistan da dahil olmak üzere Batı Dünyası'ndaki bu tür yapıların günümüze kadar korunmuş, şimdilik en erken ve tek örneğidir12.

Aynı dönemde kentte su probleminin olmadığı, Athena Tapınağı'nın batısında yer alan 3 adet kuyu ile de belgelenmektedir.

Agora

Smyrna'nın agorası henüz ortaya çıkarılmamakla birlikte onun olası yeri konusunda aşağı yukarı bir fikre sahibiz. Athena Tapınağı'nın güneybatı köşesinin karşısında, M. Ö. 7. yüzyıl son dörtlüğüne ait olup, 4. yüzyılda da kullanılan büyük bir yapı yer alır (Levha 14). Bu yapının kapısı, Athena Caddesi üzerindeki kenarda değil, tam karşısındaki kenarda bulunmaktadır. Kutsal ve kamusal yapıların toplandığı agora alanında belki de bu yapı bir macellum olmalıdır. Athena Caddesi'nin başında yer alan bu yapının doğusunda kentin güneyine yönelik, bir yol yer alır. Bu yolun ulaştığı alan, kent surunun doğusundaki görkemli girişten plan üzerinde batıya doğru dümdüz gidildiğinde gelinen yerdir. Ancak bu geniş bölgede 2-3 m. yükseklikteki toprak yığını açıldıkça ve ayrıca yaptığımız iki sondajda, toprağın tamamiyle karıştırıldığını görmüş bulunmaktayız. Ne yazık ki burası da, surların önündeki nekropolde olduğu gibi 19. yüzyıl talanına uğramış izlenimini vermektedir.

Nekropol

Smyrna kenti için biri Yamanlar yamaçlarındaki M.Ö. 6.- 4. yüzyıllara ait büyük nekropol, diğeri de kent duvarının önünde M.Ö. 7. yüzyıl sonu ile 6. yüzyıl ortası arasındaki kısa dönemde kullanılan gömü alanı olmak üzere 2 nekropol alanı vardır.

M. Ö. 6. yüzyıla ait Tantalos Mezar Anıtı olarak adlandırılan polygonal taş örgülü, 31 m. çapındaki büyük tümülüs (Levha 21) Yamanlar'da tepede yer alır. Yine burada 4. yüzyıla ait polygonal örgülü bir adet ve rektogonal örgülü çifte tümülüs olmak üzere 3 tümülüs daha vardır. Bunlar krepisli, taş örtülü mezar odalı, dromoslu (çifte tümülüslerden biri hariç) Mikenai geleneğine bağlı tümülüslerdir. Bu alan ne yazık ki yerel yönetimlerin çarpık kentleşme eğilimlerine göz yummaları sonucu, tam incelenemeden tahrip olmuştur.

19. yüzyılda Anadolu'daki eski eser talanından nasibini alan kent surunun önündeki 2. gömüt alanı13, Alyattes'in İzmir'e saldırısı sonrasına, Pers istilası öncesine ait soylu mezarlarını içerir (Levha 22, 23).

Smyrna - Devlet Kent

Smyrna'da kent olgusunun en kuvvetli görüldüğü süreç Arkaik Dönem (M. Ö. 650-546) içeri-sindedir. Bu yüzyılda, mimarlık ve ticaret alanında büyük gelişme görülür. Bunun kültür alanına yansıması da, duygusal ve zarif bir üsluba sahip Kolophonlu Mimnermos'un Smyrna'ya yerleşmesi olarak gösterilebilir.

Yazılı kaynakların belirttiği üzere, İon ve Aiol kentlerindeki asilleri ve orta sınıf halkı, krallar idare ediyor, asiller kralla birlikte yaşıyor, asillerin topraklarını ise onlar için halk ve köle olarak kullandıkları yerliler işliyorlardı. Asiller çok zengin, halk ise yoksuldu. Zaman zaman olagelen sınıf mücadelesinden sonra idareyi, yasadışı devlet yöneticisi tiranlar ele geçiriyorlardı. Yine yazılı kaynaklardan öğrendiğimize göre, M. Ö. 7. ve 6. yüzyılın ilk yarısında Miletos, Lesbos Erythrai ve Samos, tiranların idaresindeydi.

Helen dünya görüşünün demokratik ilkeleri Smyrna'da bu dönemin konut mimarisinde birbirleri ile eşdeğer ölçüdeki konutlar üzerinde belirgindir. Ancak H Açması'nda ortaya çıkarılan, kentin tam ortasında, en güvenceli yerinde bulunan dar ve uzun bir avlunun etrafındaki yedi büyük mekan ile zeytinyağı üreten bir işlik, bu yapı topluluğunun önemli bir soyluya, bir tirana ya da bir krala ait olduğunu göstermektedir. Kentin Nekropolis bölümündeki İ.Ö. 600 tarihlerine ait Tantalos Mezarı da buna bir işaret olsa gerektir. Yamanlar'ın güney sırtlarında tek başına denizden 205 m. yükseklikte, çevreye egemen biçimde bir zamanlar yükselen bu önemli yapı ancak bir krala ya da bir "tyran"a aitti ve bu tiran Miletoslu Thrasyboulos'la aşağı yukarı çağdaş idi. Böylece şimdilik Smyrna'nın da öteki İon kentlerinde olduğu üzere hem ilk dönemlerde hem de parlak çağda krallar ya da "tyran"lar tarafından idare edildiğini bir varsayım olarak kabul etmemiz gerekiyor.

Kentin başında bir kral ya da tiran, ne olursa olsun Smyrna'nın idare edilişinde demokratik taraflar vardır. Örneğin Athena Tapınağı'nın terasları yapılırken, batı terasın batı yarısı eksiktir (Levha 3). Buradaki yapıya gösterilen saygı ya da mülkiyet hakkı, bu uygulamayı gerektirmiştir. Bu yapı ancak Alyattes saldırısı esnasında tahrip gördükten sonra tapınağın batı terasının batı yarısı tamamlanmıştır (Levha 4). Yine de görülür ki terasın batı duvarı düz olmayıp, batısındakı evlerin doğu duvarına paralel olarak dönüş yapmıştır.

Smyrna'da tiran adı bilinmez ama, tiranlık idaresinin göstergeleri vardır. Bunlara ek olarak Athena Tapınağı'nda bulunan bronz adak çubuğun (Levha 24) üzerindeki "Protarkhos oğlu Oinotimos bu adağı Athena'ya sundu" yazıtındaki baba oğul isimleri de, onların eski İzmir kenti için ne denli önemli olduklarına işaret etmektedir. Ayrıca M. Ö. 630 tarihlerine ait, uzun Toplantı Megaronu (Levha 16), işlevi bakımından bir kralın ya da tiranın, soylularla Smyrna'nın sorunlarını tartıştığı bir mekan olmalıdır.

Smyrna'nın M. Ö. 5. ve 4. yüzyıllarda da demokratik bir gücün güdümünde bir krallık ya da tiranlıkla idare edildiği kanısındayız. Özellikle M. Ö. 4. yüzyılda kentin idare şeklinin tiranlık ya da beylik olduğunu 14 odalı yapı topluluğunun varlığı göstermektedir. Odaların avluya bakan yüzlerindeki rektogonal taş işçiliği ile aynı türde duvar işçiliği gösteren karşı yamaçtaki çifte tümülüsler de (bugün bu tümülüslerden tek örnek kalmıştır) bunun bir kanıtı olsa gerektir.

M. Ö. 11. yüzyılda bir Aiol kenti olarak kurulan Smyrna, özellikle İ. Ö. 650-546 tarihleri arasında Aiolis Bölgesi'nin en büyük ve en önemli yerleşmesidir. Yazılı kaynaklardan öğrendiğimize göre Kolophon, Erythrai ve Teos şehir merkezlerinde oturan İonlar, Panionion hareketiyle kuzeye doğru yayılmışlar, Smyrna, Klazomenai ve Phokaia kentlerini işgal etmişlerdir. Herodotos'un (I 50) anlattığı Kolophonlu İonların Bayraklı Höyüğü'nde yerleşmelerine karşın, İzmir'in Aiol özelliğinin Pers istilasına kadar hiçbir şekilde kaybolmadığı ele geçen verilerden görülmektedir. Bütün bunlara rağmen Smyrna'nın 12 Aiol kenti arasında sayılmaması da dikkati çekmektedir. Nitekim aynı şekilde, İon yayılmasına ve istilasına karşın Smyrna'nın bir İon kenti olarak çok sonraları kabul edilmesi de bir diğer ilginç tutumdur.

M.Ö. 4. yüzyılda bir surla çevrili Smyrna, yaşanan nüfus patlaması ile Pagos'a nakledilir.

Dipnotlar:

1 Akurgal 1950. Lev.VIII

2 Akurgal 1983. s.12 dipnot 71

3 Akurgal 1993. Lev. 2

4 Akurgal 1983. s.2 dipnot 11 

5 Akurgal 2000. s.2

6 Akurgal Milet Sempozyumu

7 Akurgal 1983. s.15

8 Akurgal 1983. s.16, 17

9 Akurgal 1983. s.22-28

10 Akurgal 1983. s.28-33

11 Akurgal 1983. s.33, 34

12 Akurgal 1996

13 Akurgal 1999

Kaynakça:

- Akurgal 1950. Akurgal, Ekrem, Bayraklı, Erster Vorläufiger Bericht über die Ausgrabungen in Alt-Smyrna. AÜ, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi Band VIII Nr.1. TTK Ankara 1950.

- Akurgal 1983. Akurgal, E., Eski İzmir I, Yerleşme Katları ve Athena Tapınağı. TTK Ankara, 1983, 1993.

- Akurgal 1993. Akurgal, E., Eskiçağ'da Ege ve İzmir. İzmir 1993.

- Akurgal 2000. Akurgal, E., Ege, Batı Uygarlığının Doğduğu Yer. İzmir Yayıncılık. İzmir 2000.

- Akurgal 1996. Akurgal, Meral, "Ein früharchaisches Brunnenhaus in Alt-Smyrna" Istanbuler Mitteilungen 46, 1996. Tübingen 1997. 131-134 Taf. 25.

- Akurgal 1999. Akurgal, M., "Bayraklı Höyüğü'nde, Arkaik Dönem'e ait Küçük Bir Mezarlık ve Bazı Buluntular - A Small Archaic Cemetery and Some Finds at the Bayraklı Mound (Ancient Smyrna)", TÜBA-AR II, Türkiye Bilimler Akademisi Arkeoloji Dergisi Ankara 1999. 51-69.

- Akurgal Milet Akurgal, M., "Helenic Architecture in Smyrna 650-546 BC. Akten

Sempozyumu des Symposions Panionion 1999. AA, Milesische Forschungen 3 (baskıda).