Küçük antik kentler meraklıları dışında kimsenin umrunda olmaz. Yılda 20-30 ziyaretçileri olur; onlar da köylüler tarafından -belki de haklı bir refleksle- define avcısı damgası yiyerek jandarmaya şikayet edilirler. Ama Leukai Antik Kenti, özel doğa koruma alanında bulunduğundan dolayı bu tür süprizlerle karşılaşmazsınız.

Leukai Antik Kenti her ne kadar Homeros'un bahsettiği 12 Aiol şehri arasında yer almasa da Aiolis coğrafyasının bir kentidir. Aiolis'in önemli kentlerinden Phokaia'nın (Foça) güneyinde konumlanmıştır Bu bölge günümüzde Gediz Deltası Sulak Alanı içerisinde kalır. İzmir'den rahatlıkla ulaşılabileceğiniz Leukai'ye gitmek için Çiğli'den Sasalı Köyü'ne geçip, Gediz Deltası'nın (Kuş Cenneti) içindeki kafeterya ve ziyaretçi karşılama merkezinin önünden yürüyeceğiniz yaklaşık 50 dakikalık güzel bir trekking rotasından ulaşıyorsunuz.

Antik Çağ'da Ege Bölgesi kıyılarında nehir deltalarına kurulan kentlerin sonu hep aynı olmuştur. Gerek Büyük ve Küçük Menderes Nehirleri, gerekse Bakırçay ve Leukai'nin hemen yakınına kurulduğu Gediz Nehri deltaları, nehirlerin taşıdığı alüvyonlardan dolayı denizi doldurmuş; verimli topraklar yaratmış ve yakınlarında kurulu olan kentlerin denizle bağlantısını keserek pek çok şehrin sonunu getirmiştir. Antik Çağ'da Leukai, Gediz Nehri'nin denize döküldüğü yerin karşısında bir ada üzerinde kuruluyken, şu anda denizden 2,5 km içeride Üç Tepeler denilen bölgede bulunmaktadır. Benzer durum 19 yy.'da İzmir'in de başına gelecekken, Gediz Nehri'nin yatağının değiştirilmesiyle bu sorun ortadan kalkmıştır.

Leukai ismi etimolojik olarak Yunanca'da beyaz anlamına gelen leuke sözcüğüne dayanır. Bazı kaynaklarda akkavak anlamına geldiği yazsa da bunu doğrulayacak bir kaynağa ulaşamadık.

Strabon ve Plinius, kısa da olsa eserlerinde Leukai'den bahsetmişlerdir. Hatta Plinius zamanında Leukai Adası'nın bir yarımadaya döndüğünü öğreniyoruz. Ama Diadourus, Leukai'den en çok bahseden yazardır. Leukai, kuruluş öyküsü günümüze kadar gelebildiği için çoğu coğrafyadaşına göre şanslıdır. Sicilyalı Yunan tarihçi Diadourus, Leukai'nin M.Ö. 4. yy'da Pers-Yunan barış antlaşmasından yani Kral Barışı'ndan kısa bir zaman sonra, Takhos adında bir Pers kumandan tarafından kurulduğunu yazar. Aynı yıllarda Takhos, Pers Kralı'na karşı bir ayaklanma tertiplemiştir. Büyük ihtimal, Leukai'yi de kurma amacı öngördüğü büyük ayaklanma için bir üs sağlamaktı. Fakat isyan başarısız olmuştu. Leukai'nin tarihte adını ilk olarak duyurması bu sürece denk gelir. Takhos'un ölümünden sonra, stratejik olarak önemli bir konumda olan Leukai'yi ele geçirmek için döneminin iki büyük kenti İonialı Klazomenai (Urla) ve Aiolisli Kyme (Aliağa) arasında anlaşmazlık çıkmıştır. Bu anlaşmazlığın ilerlemesi ve kesin bir sonuç elde edilememesi üzerine iki taraf, Delphoi'deki Apollon Bilicilik Merkezi'ne başvurmak konusunda uzlaşırlar. Apollon'dan alınan kehanet şöyledir: Orada ilk kurban yapan Leukai Kenti'ni alacaktır. Ama, Klazomenaililer de Kymeliler de aralarında belirledikleri bir tarihte, tam gün doğumunda kentlerinden çıkacaktır. Kymeliler bu kehanete sevinirler. Çünküi Leukai, Kyme'ye daha yakındır. Ama Klozomenaililer bu dezavantajı hiçe sayacak bir planı önceden yapmışlardır. Smyrna (izmir) Körfezi'nin karşısında bulunan Leukai'nin yakınına önceden bir koloni gönderirler ve bu koloni burada küçük bir yerleşim kurar. Sözleşilen gün bu yerleşimden yola çıkan Klazomenaililer, çoktan Kymelilerin önünde Leukai'ye varmıştırlar. Gönderdikleri kolonistlerin kurduğu kent, yine "kendi kentleri" sayılabileceğine göre Leukai artık Klazomenaililere ait olmuştur. Bu süreçten sonra Klazomenai, Leukai'ye karşı iyi tutumunu göstermek ve zaferi kutlamak için, her yıl Leukai'de Erken Davranış Şenliği düzenledi.

Bu öyküyü tam olarak doğrulayacak başka kaynak ne yazık ki yoktur. Ama Diadourus güvenilir bir tarihçidir. En azından kuruluş mitini ilk ağızdan alıp da yazmıştır diyebiliriz. Yine de bu iki kent aradsındaki Leukai rekabetini, Takhos Ayaklanması'nın bir sonucu olarak ele alabiliriz.

M.Ö. 4. yy'da kendi parasını basacak kadar bağımsız bir kent olan Leukai'nin bastığı sikkelerde yer alan kuğu motifine Klazomenai sikkelerinde de rastlanılır. Ama bu nokta tartışmalıdır. Kimi kaynaklarda kuğu motifinin öncüsünün Klazomenai sikkeleri olduğu yazar. Ama bizce, kuğuların hala yaşadığı bir deltanın karşısında olmasından dolayı Leukai'nin böyle bir etkileşimle para basmış olması daha inandırıcı durmaktadır.

Bu olaylar dışında tarihsel bir aktörlüğe soyunmaya Leukai, Hellenestik Dönem'in sonlarında bir kez daha karşımıza çıkar. III. Attalos'un Pergamon Krallığı'nı Roma'ya devretmesinden sonra, Pergamon Krallığı üzerinde hak eden Aristonikos, Leukai Kenti'ni kendisini desteklemesi için ikna etmiş ve kenti bir deniz üssü olarak kullanmıştır. Bu ayaklanma Ephesos ve Smyrna dışındaki Batı Anadolu kentlerinden destek almıştır. Leukai'yi kuşatan Roma Donanması burada yenilgi almış ve ordunun geri kalan kısmı Pergamon'a sığınmıştır. Daha sonra Roma, daha güçlü bir orduyla Aristonikos'un ordusuna saldırmış ve isyanı bastırmıştır. Bu isyan sonunda, kindarlığıyla bilinen Roma'nın Leukai'ye nasıl bie ceza verdiği bilinmemektedir.

Leukai Antik Kenti, tıpkı kıyıda kurulan diğer antik yerleşimlerin başına gelenler gibi, aynı kaderi sadece denizden uzaklaşmakla yaşamadı. Taşları ve diğer mimari elemanları kıyıda kurulmuş diğer İzmir antik kentlerinde olduğu gibi yeni şehirlerin ve yapıların yapımında kullanıldı. Bugün Leukai Antik Kenti'ne giden bir gezgin sadece surları ve işlevi belirsiz yapıların temellerini görecektir. Ama Gediz, antik adıyla Hermos Nehri'nin yüzlerce yılda yarattığı ovanın içinde gerek kuşların çeşitliliği gerekse bitki çeşitliliğiyle ziyaretinden hiç mutsuz kalmayacaktır.