Aiolis birliğini oluşturan 12 kent arasında en önemlisi olan (sonradan birliğe katılna Smyrna ile birlikte) Kyme Antik Kenti, İzmir -Çanakkale Karayolu üzerinde, Aliağa'ya gelmeden, Aliağa'nın 6 km güneyinde bulunan Çakmaklı Köyü yakınında deniz kenarında bulunur.

Strabon, Kyme'nin, özellikle Yunan ve Roma Dönemleri'nde, Aiolis Bölgesi'nin en önemli kenti olduğunu "Aiol kentleri içinde en büyük ve en iyi" şeklinde tanımlayarak bize aktarır. Antik kaynaklar, Kyme'nin, bir başka Aiol Bölgesi yerleşimi olan Larissa'nın ele geçirilmesinden sonra Yunan göçmenler tarafından kurulduğunu aktarırlar. Kyme adının Pitane, Myrina ve Smyrna adları gibi bir Amazon savaşçıdan geldiği düşünülmektedir.

Aiolis coğrafyasının diğer büyük kentleri gibi Kyme de deniz kenarında bir liman şehri olmasına rağmen kara ticaretine yönelmiştir. Strabon, bunu destekler bir şekilde, Kymeliler'in kentin kuruluşundan ancak 300 yıl sonra liman gelirleriyle ilgili düzenleme yapmayı "akıl edebildiklerinden" bahseder. Buna rağmen Kymeliler, denizcilik ve deniz ticaretinde önemli bir gelişme göstererek denizde güç kazandılar. Pers Dönemi sırasında Kyme Tiranı olan Aristagoras, Pers Kralı Dareios'un M.Ö. 512 yılında Skyth topraklarına düzenlediği sefere Kyme gemileri ile destek verdi. Kserkes'in M.Ö. 480 yılında Yunanistan'ı işgal etmesi sırasında yine Kyme, on beş gemi ile Pers Donanması'na katkıda bulundu. Kyme'nin zengin ve büyük bir şehir olduğunu Delos Birliği'ne yaptığı 9 talentlik muazzam katkıyla anlayabiliriz. Böyle bir tutar, bırakın Kyme'nin komşusu olan Aiol kentlerini, Ephesos (Efes), Teos ve Miletos gibi büyük İon kentlerinin ödediği tutarın da çok üstündedir.

İonia'nın, Yunan dünyasında parlamaya başladığı zamanlarda Aiolis Bölgesi'nin İonia'ya karşı çıkardığı tek rakip Kyme olmuştur. Öyle ki Yunanistan'da yaşamış olan epik ozan Hesiodos, babasının Kyme'den göç ettiğini, dolayısıyla kökenlerinin Kyme olduğunu anlatır. Yine M.Ö. 4. yy'da yaşamış olan tarihçi Ephoros'da Kymelidir. Bunlara rağmen, diğer bütün Aiol kentleri gibi Kyme de Hellenestik Krallıklar ve Roma egemenliği döneminde tarihin akışını değiştirecek bir olaya karışmamışdır.

Kyme, Klasik Çağ boyunca kendi coğrafyasında bulunan şehirler arasında siyasal konumunu muhafaza etmiştir. Roma Dönemi'nde kente kazandırılan yeni anıtlarla beraber, Kyme'de zanaat faliyetlerinin yine bu dönemde arttığı gözlemlenir. Geç Roma ve Erken Bizans Dönemleri'nde piskoposluk merkezlerinden biri olmasından dolayı Kyme'nin, bu dönemlerde de önemli bir yerleşim merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalar, bizlere, Kyme'de yaşamın 13. yy.'a kadar devam ettiğini göstermektedir.

Kyme Antik Kenti'nin ilk olarak,  1429-30 ve 1446 yıllarında  İtalyan bir tüccar olan ve ilk epigraflardan ve arkeolojinin öncülerinden kabul edilen Ciriaco de Pizzicolli d`Ancona tarafından ziyaret edildiğini yıllıklardan öğreniyoruz. Kyme Antik Kenti'nin bilinmeye başlaması ise Venedik kökenli Levanten bir aile olan Baltazzi'ler ile başlar. Aristide Baltazzi ve  oğlu Demostene 1874 yılında şehirdeki ilk kazıları yaparlar. Kentin nekropolünden buldukları ölü eşyalarını 1877 yılında British Museum`a satmışlardır.  Fransız arkeologlar Salonen Reinach ve Edmond Pottier Kyme nekropolünde kazı çalışmaları yapmışlardır. Bu kazılar sırasında bulunan bazı eserler Louvre Müzesi'ne, bazılarını ise İstanbul Arkeoloji  Müzesi'ne götürmüşlerdir. 

Kyme Antik Kenti'nde 20. yy'ın ilk kazısı ise Prag Üniversitesi`nden Arkeolog  Antonin Salac ve mimar Neopomucky tarafından 1925 yılında gerçekleştirilmiştir. 1953 yılında Ekrem Akurgal tarafından yapılan sondaj çalışmalarını takriben, Kyme üzerine çalışmalar tekrar hız kazanmıştır. İzmir Arkeoloji Müzesi Müdürü Hasan Tahsin Uçankuş tarafından 1979 - 1981 yılları arasında yapılan kazıları,  Vedat İdil ve Sebastiana Lagona'nın başkanlığını yaptığı Türk-İtalyan biliminsanları tarafından 1982’den 1984’e kadar çalışmalar yapılmıştır. 1986 yılından 2008 yılına kadar kazıları Sebastiana Lagona devam ettirmiştir. Bu tarihten sonra, Lagona'nın öğrencisi olan, Calabria Üniversitesi öğretim üyesi Antonio La marca kazıları üstlenmiştir.

Kalıntılar

Kyme Antik Kenti'nin yeri, Antik Çağ yazarlarının anlattıkları ve kentin içinde bulunan sikkeler sayesinde bulunmuştur. Pek çok Klasik Dönem kıyı kenti gibi Kyme'de mimari elemanlarını deniz yoluyla İzmir ve İstanbul gibi kentlerin taş ve kireç ihtiyacı için armağan etmiştir. Bir söylentiye göre, kentin surları 15. yy'da Fatih Sultan Mehmet tarafından yıktırılmıştır. Bununla beraber, Türkiye doğal ve kültürel mirasının en büyük düşmanı olan bilinçsiz endüstriyelleşme de Kyme Antik Kenti'ne büyük zarar vermiştir ve vermeye de devam etmektedir. Aliağa Petrol Rafinerisi'nin Kyme'nin bulunduğu körfezi olumsuz olarak değiştirmesinin ardından, maalesef Kyme sit alanı içine yapılması planlanan termik santraller ve liman kompleksi inşaası da Kyme'nin sonunu hazırlar niteliktedir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Kyme Antik Kenti, son yıllarda yapılan kazılarla beraber ortaya çıkan dikkate değer mimari yapılarıyla ilgiyi çok hak eder.

Dalgakıranlar (Mendirekler)

Kyme Antik Kenti'nin hemen yanında deniz dökülen iki ırmağın ağızları arasında (Bunlardan biri kent sikkelerinde de betimlenen Ksanthos'dur), o günden günümüze deniz suyunun yükselmesinden dolayı su altında kalmış olan iki mendirek bulunur. Gayet büyük bir limanı koruduğu anlaşılan bu dalgakıranlardan ilki 200 m uzunluğundadır ve büyük blok taşlardan inşa edilmiştir. Diğer dalgakıran ise uzunluk olarak ayndır ama genişliği diğerinin iki katıdır. Liman yapılarında yapılan bilimsel çalışmalarda bu yapıların M.Ö. 4. yy'a tarihlendiği anlaşılmaktadır.

Tiyatro

Kentte son yıllarda yapılan kazılarla beraber ortaya çıkarılan yapılardan biri de tiyatro yapısıdır. Oturma sıraları yani cavea bölümü kayalara oyulmuş olan yapı Roma Dönemi'ne tarihlenir. Erken İmparatorluk Dönemi'nde ve de sonrasındaki bir dönemde iki inşa geçiren yapı kuzeybatı tarafına bakmaktadır. Yarım daire şeklindeki caveasının yani izleyici koyağının çok az kısmı izlenebilmektedir. Yapılan kazılar daha çok sahne binası üzerine yoğunlaşmıştır. Tiyatronun yaklaşık 2500 kişi alabileceği hesaplanmıştır.

Yapılan kazılar sırasında olasılıkla bir portiko veya sütunlu bir caddeyle ilgili olan ve limanla tiyatro sahnesi arasındaki geniş alanı birleştirdiği düşünülen, döşeme taşlarla yapılmış ve güzel bir işçilik gösteren bir açık alan bulunmuştur.

Sütunlu Cadde

Kyme Antik Kenti'nin ana caddesi niteliğinde bu yapı, biliminsanları tarafından, Geç Roma Dönemi'ne yani M.S. 4. yy'a tarihlendirilmektedir. Büyük mermer ve granit bloklarla döşeli olan caddenin iki yanı da sütunlu revaklarla kaplıydı. Caddenin iki yanı, işlevi henüz çözülmemiş alanlara açılıyordu. İzmir Müzesi tarafından 1974 yılında yapılan kazılarda küçük bir kısmı ortaya çıkarılan daha erken döneme tarihlenen başka bir yol kalıntısı ise sütunlu caddeden bir duvar aracılığıyla ayrılır.

Ortaçağ Kalesi

Yapılan kazılar neticesinde restorasyonu tamamlanmış yapılardan biri olan Kyme Ortaçağ Kalesi, alışılagelmişin dışında bir yapı planı ortaya koyar. Liman kıvrımının tam ortasında yer alan kale aceleyle inşa edilmiş görünümü sunmaktadır. Dış duvarları üç metre genişliğinde ve harçsız, değişik boyutlarda iri taşlarla inşa edilmiştir. Kalenin iç duvarları ise küçük taşlarla inşa edilmiştir. Yapı üzerinde dört tane kule belirlenmiştir. Bunlardan güney kısmında bulunanı bugün suyun içindedir. İki girişi bulunan kalenin limana bakan giriş kapısı muhtemelen dalgakıranla bağlantılıdır.

Güney Tepesi Konut Bölgesi

Kyme Antik Kenti'ndeki Güney Tepe'nin kuzeybatı yamacında yapılan kazılarda, en az beş dönem boyunca  kullanılmış konut alanı bulunmuştur. İlk yapı evresi M.Ö. 5. yy. öncesine tarihlenmekle beraber, ikinci yapı evresi M.Ö. 5. yy'ın sonuna tarihlenmektedir. Bu evreye ait iki oda ortaya çıkarılmıştır. Bu odalardan biri aynı zamanda teraslama duvarı görevini görmektedir. Teraslama duvarının dibinde, yapının çatısından gelen yağmur sularını toplamak için yapılmış, muntazam bir şekilde ana kayaya oyulmuş bir sarnıç bulunmaktadır.

Sarnıçın içinden molozun yanı sıra Geç Hellenestik Dönem keramikleri çıkartılmıştır. Yine sarnıçın etrafında Roma Dönemi'nde inşa edilmiş duvar kalıntıları saptanmıştır.

Kazılmış konut alanı, Geç Roma Dönemi evresinde mozaiklerle zenginleştirilmiş büyük bir konuta ev sahipliği yapmıştır. M.S. 7. yy'da terk edildiği düşünülen yapı büyük bir alan kaplar. Son yapı izleri ise Bizans'ın daha geç dönemlerine tarihlendirilir.

Kutsal Alan

Çekoslavak arkeolog  Antonin Salac ve mimar Neopomucky tarafından 1925 yılında bulunan ve İsis Tapınağı olduğu düşünülen yapının hemen yakınında kayalara oyulmuş bir kutsal alan bulunmaktadır. Günümüze çok sağlam gelememiş yapı kompleksinin güneyinde bulunan bir "İlkçağ" çöplüğünde yapılan kazılarda aralarında heykelciklerin, kaselerin ve bronz sikkelerin bulunduğu değerli eserler çıkarılmıştır. 

Bunların dışında Kyme Antik Kenti'nde henüz kazılmamış ve işlevleri anlaşılmamış pek çok yapı grubu bulunmaktadır. Zengin buluntular veren Kyme Antik Kenti'nde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan eserlerin sergilenmesi için Aliağa'da bir müze yapılmaktadır. Ödenek sıkıntısından dolayı yapımı kesintiye uğrayan müze tamamlandığında Kyme'nin değeri daha çok artacaktır.