Myrina Antik Kenti İzmir-Çanakkale karayolu üzerinde yer alan, İzmir'e bağlı Aliağa İlçesi'nin 3 km kuzeyinde yine aynı karayoluna yakın bir noktada bulunur. Güzelhisar Çayı'nın (antik adıyla Pythikos) denize döküldüğü noktada bulunan Myrina, 12 Aiol yerleşmesinden biridir.

Aiolis kentleri arasında önemli bir yere sahip olan Myrina Antik Kenti'nin tarihi ile ilgili çok kaynak olmasa da Myrina'nın adına, Amazonların ünlü kraliçelerinden olan Myrina sayesinde mitolojide rastlanılır. Dünyanın pek çok noktasını nam salmış ordusuyla beraber dolaşan Kraliçe Myrina kurduğu bir kentin adına kendi adını; kentinin yakınında bulunan diğer yerleşmelere yani Kyme, Pitane ve Gryneion'a yardımcılarının adını vermiştir.

Myrina'ya Delos Birliği'ne dahil olan kentler arasında da rastlamaktayız. Aiolis Bölgesi'nde Kyme'den sonra birliğe en fazla vergi veren kent konumundadır. Bu bedel 1 talente eşittir. M.Ö. 475 yılında kentin Pers Kralı tarafından komutanı Gongylos'a verdiğini bilmekteyiz.Myrina İle ilgili antik kaynaklarda verilen bilginin az olmasının yanı sıra, var olan bilginin de Myrina ile ilgili olduğu, Lemnos (Limni) Adası'nda yer alan başka bir Myrina'nın varlığından dolayı şüphelidir.

M.S. 17 yılında Ege kıyılarında büyük bir depremin meydana geldiğini ve bu depremle beraber 12 kentin tamamen yıkıldığını öğrenmekteyiz. Bu kentlerden biri olan Myrina, diğer on bir kent gibi İmparator Tiberius'un yardımlarıyla tekrar inşa edilir. Bu dönemde kentin adının imparatora şükranını göstermek amacıyla Sebastapolis olarak değiştiğini görmekteyiz. Bir süre bu isimle devam eden kent, daha sonra Myrina adına tekrar dönmüştür. Myrina ile beraber depremden etkilenen diğer 11 kent Roma'da İmparator Tiberius'un dev bir heykelini dikerler. Bu heykelin kaidesinde bu 12 kenti sembolize eden 12 işaret vardır. Napoli'de bir kopyası bulunan anıtta Myrina, Gryneion Apollonu kültünde görevli bir rahibenin figürü ile temsil edilir. Bu noktada Gryneion'un artık bağımsız bir şehir olmayıp komşusu Myrina'nın yönetiminde bir kutsal yerleşim olduğu sonucu çıkarılabilir.

M.S. 106 yılındaki ikinci bir depremle tekrar hasar gören Myrina'nın tekrar bir onarım gördüğünü bilmekteyiz. Daha sonra parlak günlerine dönemeyen kent piskoposluk listelerinde Ephesus'a (Efes) bağlı bir piskoposluk merkezi olmuştur.

Myrina Antik Kenti'nin akropolisi Birki tepe üzerindedir ve bir savunma duvarıyla korunmuştur. Birki Tepe'nin güneydoğusunda Bizans surları göze çarpar. Kuzeybatı yönünde ise tiyatro koyağının izleri görülebilir. Kentin kuzeyinde Öteki Tepe ile Birki Tepe arasındaki deniz bölümünde antik iskelenin kalıntıları görülebilir. İskeleyi oluşturan blokların bazılarında teknelerin ve kayıkların bağlanmasına yarayan delikler izlenebilir.

Myrina Antik Kenti'nde 1880-1882 yılları arasında, Fransız arkeologlar Pottier ve Reinach tarafından yapılan kazılarda hiç bozulmamamış 4000'e yakın gömme mezar bulunmuştur. Bu mezarlar buluntu açısından zengin olmakla beraber pek çoğunun üstünde kime ait olduğunu gösteren yazıtlı mezar taşları bulunmuştur. Yazıtlardan, Myrina mezarlarının M.Ö. 2. ve 1. yy.'a tarihlendiği anlaşılmıştır. Hemen her mezardan çeşitli dönemlerden bronz sikkeler ve çeşitli ölü hediyeleri çıkmıştır. Ama nekropol kazılarının belki de en önemli buluntusu yaklaşık 1000 tanesi toprak altından çıkarılan pişmiş toprak (terrakota) Hellenestik Dönem heykelciklerdir. Çıkan eserler kadın, erkek, tanrı, hayvan ve çocuk figürleridir. Bunlar arasında Eros ve Aphrodite heykelleri özellikle önemlidir. Burada bulunan eserler Paris'te bulunan Louvre Müzesi'nde ve İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. 1972 yılında aynı nekropolde kurtarma kazıları yapan Bergama Arkeoloji Müzesi'nde ve de İzmir Arkeoloji Müzesi'nde  hatırı sayılır miktarda Myrina eseri bulunmaktadır.