Coğrafya biliminin kurucusu sayılan ünlü antikçağ coğrafyacısı ve gezgini Strabon, günümüze kadar ulaşan eseri ünlü Geographica'da, Alabanda'nın, "küfelerle yüklü bir eşeğe benzeyen iki tepenin eteğinde kurulmuş" bir şehir olduğunu bildirir. Kent Strabon'un tarif ettiği gibi iki tepenin eteklerine kurulmuş ve de Çine Ovası'na doğru yayılmıştır. Bununla beraber Strabon, Alabanda halkının eğlenceye olan düşkünlüğüne ve "kentte harp çalan çok sayıda genç kız"ın varlığına dikkat çeker.

İç Karia bölgesinin en önemli kentlerinden biri olan Alabanda'nın tarihi çok eskilere gider. Kentin adı Hitit metinlerinde 'Waliwanda' olarak geçer. Ethnica adlı coğrafya sözlüğünün yazarı Stephanos Byzantios, kentin kuruluş mitini aktarırken, Karia dilinde yani Karca'da, "Ala"nın at, "banda"nın ise zafer anlamına geldiğini ve Alabanda isminin bu iki kelimeden türediğini belirtmiştir. Mite göre Kral Kar, oğlunun kazandığı bir zaferin ardından oğluna Alabandos, kurduğu kente de Alabanda adını vermiştir. Romalı ünlü hatip ve yazar Cicero ise "Tanrılar Dünyası" adlı eserinde kentin ismini Kar tanrısı Alabandos'dan aldığını ileri sürmüştür.

M.Ö. 3. yy'da Alabanda, Karia Federasyonu'nun bir üyesidir. Kent bu dönemde sikke basmaya başlamıştır. Aynı yüzyılın sonunda Suriye Kralı III. Antiokhos'un, Makendolyalı göçmenleri buraya yerleştirmesiyle beraber kentin adı 'Khrysaor Antiokheia' olmuştur. M.Ö. 190’da Magnesia Savaşı ile birlikte Seleukos yönetiminin son bulması sonucunda kentin adı yeniden ‘Alabanda’ olmuştur. Bu savaşın sonucunda imzalanan Apemeia Antlaşması sonucunda, Lykia ve Karia bölgeleri Rhodos egemenliğine girmiş ve dolayısıyla Alabanda'da Rhodos hakimiyeti altına girmiştir. Romalı tarihçi Livius, Alabandalılar'ın, yanlarında değerli hediyelerle Roma'ya bir ziyaret gerçekleştirdiklerini aktarır. Bu dönemden kalma bir yazıt, Alabanda'nın Roma'ya gönderdiği elçilerin, Rhodos hakimiyetine karşı Roma yandaşlığı istediğini belirtir. Rhodos ve Roma arasındaki gerginlik neticesinde Alabanda, Mylasa (Milas) ve Kaunos'un (Dalyan) yanında yer alarak özgür bir şehir gibi davranır. Daha sonrasında tüm Lykia ve Karia özgürlüğüne kavuşur.

Roma İmparatorluğu döneminde giderek büyüyen ve ünlenen Alabanda, Roma ile iyi ilişkiler kurmasının olumlu bir sonucu olarak İmparatorluk'un ‘conventus’larından (yargı bölgesi) biri olur. Efes (Ephesos) M.Ö. 48 yılında Asia eyaleti başkenti olmasıyla beraber Alabanda bölge başkenti olur ve Miletos, Tralleis, Nysa ve Priene gibi bölgenin büyük ve önemli kentleri Alabanda'ya bağlanır. Alabanda, Bizans Dönemi'nde ise Aphrodisias Metropolitliği'ne bağlı bir piskoposluk merkezi olur.

Araştırmalar

Alabanda Antik Kenti'ni ilk olarak, 1737-41 yılları arasındaki Yakındoğu seyahatleri sırasında, aynı zamanda papaz ve antropolog olan seyyah Richard Pococke ziyaret etmiş, ardından 1840'da İngiliz arkeolog Sir Charles Fellows ve 1824-44 yıllarında Le Bas tarafından tekrar ziyaret edilen kentte ilk kazı çalışmasını Halil Ethem Bey 1905-06 yıllarında başlatmıştır.. Yapılan kazılarda Apollon Isotimos Tapınağı ve Artemis Hekate Tapınağı ortaya çıkarılmıştır. Neredeyse yüz yıllık bir arada sonra, 1999 yılında Alabanda Antik Kenti kazıları tekrar başlamıştır. Kentteki sistematik kazılar yer yer aksasa da günümüzde özenli bir şekilde devam etmektedir.

Kalıntılar

Tiyatro

Alabanda Antik Kenti oldukça büyük bir tiyatroya sahip olmasına rağmen, tiyatrosu ne yazık ki çok iyi korunamamıştır. Tiyatronun oturma sıraları mermerden, sahne ve diğer kalan bölümleri ise gnays ve granitten inşa edilmiştir. Tarihsel süreçte onarımlar gören tiyatro Roma Dönemi özellikleri yansıtır. Özellikle Magnesia Antik Kenti tiyatrosuna çok benzetilen yapının sahne binasında (orchestra) Dor düzeninde sütunlar kullanılmıştır.

Kazısı tamamlanan tiyatronun oturma sıraları her iki kademede de 19'arlık sıralar halindedir. İkinci kademenin oturma sıraları tamamen yok olmuştur. Tiyatro kuzey yönüne bakar. Alabanda Antik Kenti tiyatrosu tahmini olarak 6200 kişiliktir.

Bouleuterion (Meclis Binası)

Hellenestik Dönem'e tarihlenen ve kare bir plana sahip olan yapı Alabanda Antik Kenti'nin diğer önemli bir mirasıdır. Yapı, kent agorasının kuzeyinde bulunur. Oturma yerleri yarım şeklinde olan yapının güneyden dört, doğu ve batıdan birer olmak üzere toplam altı girişi bulunmaktadır.

Zeus Khrysaoreus (?) Tapınağı

Tiyatronun kuzeybatı tarafında bir teras üzerinde konumlanmış bulunan tapınak Dor düzeninde ve ön ve arka cephelerinde 6'şar, yan cephelerinde ise 11'er sütuna sahiptir. Tapınak peripteros düzenindedir. Gynas taşından inşa edilen tapınak, Karia mimarisinin özgünlüklerini taşır. Tapınak, yapım tekniği ve buluntulara dayanılarak M.Ö. 4 yy'a tarihlendirilmektedir.

Apollon İsotimos Tapınağı

Ön ve arka cephelerinde 8, yan cephelerinde 13 sütun bulunan tapınak, İon düzeninde ve pseudo-dipteros planında inşa edilmiştir. Vitruvius'un da eserinde bahsettiği tapınağın mimarının, yine Vitruvius'a dayanılarak Hellenistik Dönem'de eserler vermiş olan Mnesthes olduğu öne sürülmüştür. M.Ö. 2.yy'a tarihlendirlen tapınağın batısında bir stoa yer alır. Tapınakta ilk kazıları Ethem Bey yapmıştır. Bizans Dönemi'nde tapınağın üzerine bir kilise oturtulmuştur.

Agora (Pazar Yeri)

Alabanda Antik Kenti'nin güneyi bölgesinde konumlanan ve bouleuterionun çok yakınında bulunan agora, kazıları tamamlandığında kentin önemli bir alanı olacaktır. 72x114 m ölçülerine sahip olan Alabanda Antik Kenti agorasında ilk kazıları Halil Ethem Bey yapmıştır. Kazıları halen devam etmektedir.

Hamam

Arazi üzerine yayılmış tonoz, sütun ve duvar kalıntılarının yanı sıra kemerli bir yapı olduğu açık olan yapı topluluğunun hamam-gymnasium kompleksi olduğu düşünülmektedir.

Surlar

Alabanda Antik Kenti'nin surlarının toplam uzunluğu yaklaşık 5 km, genişliği ise 3 m'dir. Şehrin üst tarafında yani kuzeyinde kalan surlar, yapının diğer bölümlerine göre daha sağlam durumdadır. Kuzey surları üzerinde 14 kule tespit edilmiştir. Surların M.Ö. 4. yy'ın son çeyreğinde inşa edilip Bizans Dönemi'ne kadar evrimler geçirdiği saptanıştır.

Payendeli Su Sarnıcı

2013 yılında yapılan kazılarda 7 adet havuz ile su toplama ve tahliye sistemine ait künk sistemi ortaya çıkarılmıştır. Yapının büyük bir kısmı henüz ortaya çıkarılmadığından dolayı, tam işlevi çözülememiştir.

Alabanda Antik Kenti, yukarıda bahsettiğimiz kalıntıların dışında, kentin güneyinden geçen Kemerderesi üzerinde yer alan su kemeri, nekropolü, Nymphaeumu (anıtsal çeşme), Dionysos Tapınağı olabileceği düşünülen yapı grubu ve yakın dönemlerde yeri tespit edilen stadionu ile büyükçe bir alana yayılmaktadır.